Erzurum-Palandöken

3185 m. zirveye sahip Palandöken dağları, Erzurum‘un güneyinde yer alır ve doğu-batı yönünde uzanır. Erzurum Türkiye‘nin en yüksek ve soğuk illerinden biridir.Yılın 150 günü karla örtülüdür. Aralık-mayıs arasındaki dönem kayak etkinlikleri için en uygun zamandır. Normal kış koşullarında 2-3 metre kar yağışı almaktadır. Mevsim boyunca “toz kar” üzerinde kayak yapılmaktadır.



Erzurum Palandöken Kayak MerkeziPalandöken‘de günde toplam 32 bin kişinin kayak yapabileceği, uluslararası yarışmalar hatta kış olimpiyatlarının düzenlenebileceği ve 6 bin kişinin doğrudan istihdam edilebileceği bir kapasiteye sahiptir.Palandöken, Doğu’nun en popüler kayak merkezi. Hatta Türkiye’nin en iyi ilk üç kayak merkezinden birisidir. Yüksek irtifa, kaliteli kar, uzun kış, Palandöken’de sınırsız kayak keyfi sunuyor.Kayak zamanı Kasım’dan Mayıs’a kadar tam altı ay sürüyor. Normal kış şartlarında iki ya da üç metre kar kalınlığı var. İkliminden dolayı da bu süre boyunca, kar kalitesi ‘toz kar’ özelliğini koruyor.





Palandöken Kayak Merkezi’nin 3125 metrelik pisti, Türkiye’nin en yüksek rakımlı pisti. Ayrıca 3125 metreden 2100 metre rakıma, hiç durmadan kayarak inmek mümkün. 27 No’lu pist, sekiz kilometreye varan uzunluğuyla, Türkiye’nin en uzun pistlerinden. Palandöken’de snowboard’cular için de ezilmemiş, doğal pistler var. Bu pistlere teleski ya da telesiyejlerle ulaşılıyor.


Palandöken’in özelliklerinden biri de uçak, otobüs ya da trenden indiğiniz andan itibaren, 20 dakika içinde, pist ve otellere ulaşabiliyorsunuz. Çünkü Palandöken Kayak Merkezi, Erzurum’a sadece 13 kilometre uzaklıkta. Bu yol en sert hava koşullarında bile, her zaman ulaşıma açıktır.
Palandöken‘de çeşitli kategorilerde kayak ve snowboard yarışmaları ile kar festivalleri de düzenlenmektedir. Ayrıca dağda 5 yıldızlı otellerin yanı sıra kayak evi, günübirlik tesisler ve lokantalar bulunmaktadır. Kayak malzemesi kiralama hizmetleri verilmektedir ayrıca amatör kayakçılar için kayak hocalarından derslerde alınabilmektedir.


2011 Winter Universiade Oyunları‘na aday olan kentimiz İtalya’nın Torino kentinde yapılan tanıtımdan sonra seçimleri kazanmış ve Palandöken Dağı‘nın tüm dünya tarafından tanınmasını sağlamıştır.




Palandöken Kayak Merkezi Konaklama4 ve 5 yıldızlı konaklama tesisleri, kayak evi, günübirlik tesisler ve lokantalar bulunmaktadır. Kayak dersi ve malzeme kiralama hizmetleri verilmektedir.

Palandöken Kayak Merkezi Ulaşım


Erzurum‘a Ankara ve İstanbul‘dan her gün uçak seferleri bulunmaktadır. Kayak Merkezi, Erzurum Şehir Merkezine 5 km. uzaklıktadır. Hava alanına ise yalnızca 10 dakika mesafededir. Kış mevsimi boyunca şehir merkezinden halk otobüsü seferleri bulunmaktadır.


Palandöken Dağı Master PlanıTürkiye‘de kış turizmi için yapılan ilk ciddi ve kapsamlı proje “Erzurum-Palandöken Kış Sporları ve Turizm Mastır Plan Çalışması“dır. Yapılan çalışmada Palandöken Dağları‘nın doğal yapısı ve iklimi ile uluslararası kış sporları merkezi niteliklerine sahip olduğu belirlenmiştir. Projeye göre, üç ayrı alanda yapılacak düzenlemelerle günde 32 bin kişinin kayak yapmasına olanak sağlanabilecektir. Uluslararası yarışmalar hatta kış olimpiyatları burada düzenlenebilecektir. Bütün bu projelerin gerçekleşmesi halinde dağda 6 bin kişiye doğrudan istihdam olanağı sağlanacaktır.

Palandöken Kayak Merkezi Otelleri

Adres : PK. 115, 25000 Palandöken - Erzurum

Tel : 0 442 316 24 14

Web Sitesi : http://www.dedemanhotels.com/

E-Mail : palandoken@dedeman.com.tr

Polat Renaissance Erzurum Hotel

Adres : Palandöken Kayak Yolu Üzeri,

Palandöken - Erzurum

Tel : 0 442 232 00 10

Web Sitesi : http://www.polatrenaissance.com.tr/

E-Mail : palandoken@polatholding.com
Tourinn Palan Otel

Adres : Plandöken Dağı,

Palandöken - Erzurum

Tel : 0 442 317 07 07 Pbx

E-Mail : info@palanotel.com

www.erzurumtb.org.tr - Sitesinden Alınmıştır

Isparta-Davraz

Türkiye‘de Uludağ, Kartalkaya, Palandöken, Ilgaz, Erciyes, Sarıkamış, Kartepe, Saklıkent gibi Türkiye‘nin önemli kayak merkezlerinin yanısıra Akdeniz‘de Isparta, Eğirdir ve Göller bölgesinde kayak, snowboard, tur kayağı, dağcılık gibi kış sporlarını yapabileceğiniz bir yeryüzü cenneti Davraz Türkiye‘deki en güzel pistlere sahip kayak merkezlerinden biridir. Davraz Kayak Merkezi’nde kar kalınlığı 2 metreye kadar ulaşmakta olup, kayak merkezinde nisan ortalarına kadar kayak ve snowboard yapılabilmektedir. Davraz Kayak Merkezi’nde, dağın yüksek yamaçlarından kayak veya snowboard yaparken Isparta Ovasını ve Eğirdir Gölü’nü değişik açılardan izleme olanağı vardır.


Davraz Kayak Merkezi son yıllarda kayak, snowboard, dağcılık, Isparta ve Eğirdir ise doğa sporlarına gönül verenlerin gözde mekanlarından biri haline gelmiştir. Davraz Kayak Merkezi doğal güzellikleri ve mükemmel kar kalitesi amatör ve profosyonel kayakçılara emsalsiz parkurlar sunmaktadır. Eğirdir Gölü ve Isparta Ovası’nı seyrederek kayılabilen çeşitli parkurlarda Kuzey disiplininden Alp disiplinine, Tur Kayağı’ndan snowboard’ a kadar tüm kar etkinlikleri yapılabilmektedir.


Mükemmel kar kalitesi ve her seviyede kayakçılar için eşsiz güzellikteki pistleri ile Davraz Kayak Merkezi, her kış kilometrelerce kayak yapmak isteyen kar aşıklarını bekliyor.
Davraz Kayak Merkezi’nin KuruluşuDavraz Kayak Merkezi’nin bulunduğu dağ, 1995 yılında Turizm Merkezi olarak belirlenmiştir. Isparta Davraz Kayak Merkezi’nde, bu tarihten itibaren 6 adet turistik tesis parseli ve 2 adet günübirlik tesis parseli yatırımcılara tahsis edilmiştir. 3 adet kamping alanı, 11 adet günü birlik tesis alanı ve 5 adet turistik tesis parseli de tahsise çıkarılmıştır.


Davraz Kayak Merkezi‘nde ilk çalışmalar İl Özel İdare Müdürlüğü’nce bir kayak evinin yapımı ile başlamıştır. Davraz Kayak Merkezi’ne elektrik, su ve ulaşım olanakları da sağlanması ile yapımı tamamlanan Kayak Evi 1997 yılında kayak turizmin hizmetine sunulmuştur.
Davraz Kayak Merkezi‘nde ilk olarak 2 adet 300 metre uzunluğunda Baby-Lift hizmete sokulmuştur. Ancak bu tesislerin yetersiz kalması sonucu yeni Telesiyej Sistemi ihtiyaç haline gelmiştir.


Turizm Bakanlığı, Isparta Valiliği ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün uzman kadrolarının katkıları ile, tesisin yapım ve montaj ihalesi Isparta İl Özel İdaresi tarafından 31 Mayıs 2000 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Davraz Kayak Merkezi’nde yeni Telesiyej Tesisi 2000 yılı sonunda tamamlanarak hizmete açılmıştır. Yine yapılan çalışmalar sonucunda Davraz Kayak Merkezi’ne 2002 yılında Teleski sistemi kurularak kayak ve snowboard severlerin hizmetine sunulmuştur.
Davraz Kayak Merkezi KonaklamaDavraz (Davras) Kayak Merkezi’nde 62 yatak kapasiteli ve 150 kişi kapasiteli restoranı bulunan modern bir tesis olan Selene Hotels, otelinin yanı sıra 280 yataklı Sirene Davras Oteli‘de bulunmaktadır. Ayrıca Isparta merkezinde ve Eğirdir ilçesinde bulunan toplam 600 yatak kapasiteli otellerden ve çok sayıda pansiyondan faydalanmakta mümkündür. Davraz (Davras) Kayak Merkezi’nin çevresinde lokanta, market vs. gibi yerler yoktur. Selene Hotels ve Sirene Davras Otel’lerindeki imkanlardan yararlanmanız gerek. Isparta ve Eğirdir’de kaldığınız otellerden kayak kıyafetlerinizi giyerek Davraz Kayak Merkezi’ne gidebilirsiniz. Kayaklarınızı dağdaki kayak evinden kiralamanız mümkün.
Davraz (Davras) Kayak Merkezi, Isparta ile Eğirdir arasında olduğundan her iki merkezin de turistik olanaklarından yararlanmak mümkün.

Yaylalarda beslenen hayvanların lezzetli eti, yöresel yemeklere kendine özgü bir tad verir.
Eğirdir’de konaklıyorsanız mavi bayraklı göl kenarındaki balık restoranlarında eşsiz doğa güzelliği yanında sunulan nefis spesiyaller, Isparta‘da konaklıyorsanız meşhur tandır kebabı ve kadayıf Isparta‘nın geleneksel lezzetlerdendir.


Davraz Kayak Merkezi Liftler


Davraz Kayak Merkezi’nde kayağa yeni başlayanlar için iki adet 300 metre uzunluğunda baby lift bulunmaktadır. Kayak evinin hemen yakınından başlayan iki kişilik telesiyej hattı 1.155 m. yatay uzunluğa sahip olup muhteşem manzarası ile sadece kayakçılara ve snowboardculara değil tüm dağ sevenlere hizmet vermektedir.


Davraz (Davras) Kayak Merkezi’nin, başlangıç istasyonu 1.674 m’den başlayan ve saatte 1000 kişi taşıyabilen telesiyej hattı, kayakçıları ve snowboardcuları 287 m’lik artı bir yüksekliğe, 1.961 m’ye 8 dakikada ulaştırmakta. Burada bulunan kafeteryanın arkasından uzunca bir yol alarak sadece kayakçılara ve snowboardculara hizmet veren ve 1961 metreden 2100 metreye çıkılabilen teleski ( T Bar ) ve 2006-2007 sezonunda hizmete giren 1950 metreden 2250 metreye çıkılabilen telesiyej hattıdır.

Eğirdir ve Isparta‘ya Türkiye‘nin her köşesinden karayolu aracılığıyla ulaşmak mümkündür. Şehirlerarası otobüsler İstanbul, Ankara ve İzmir’den Isparta‘ya düzenli sefer yapmaktadır.
İstanbul-Isparta 617 km., Ankara-Isparta 426 km., İzmir-Isparta 394 km. ve Antalya-Isparta 126 km. Eğirdir’in Isparta‘ya uzaklığının 30 km. kadar olduğu göz önüne alındığında Davraz Kayak Merkezi’ne her iki merkezden de ulaşımın çok kolay olduğu görülmektedir. Isparta‘dan Davraz Kayak Merkezi 26 km. uzaklıkta olup yaklaşık 20 dk. da ulaşılabilmektedir.
Antalya‘ ya günlük uçak seferleri bulunduğundan, Antalya‘ya gelip araç kiralayarak veya otobüs ile 1.5-2 saatte Isparta‘ ya ulaşmak da akılcı bir seçenekdir.


Davraz Kayak Merkezi’ne çıkacakların kendi araçlarıyla gitmeleri önerilmektedir. Ancak Isparta ve Eğirdir’den otomobil kiralayabileceğiniz gibi taksi de tutabilirsiniz. Taksiler oldukça ekonomik.
Aracınızda mutlaka zincir bulundurun. Karayolları ekiplerince yol sürekli açık tutulmaktadır. Geriye size tabelaları takip etmek kalıyor. Davraz Kayak Merkezi’ndeki oteller gruplar için servis temin etmektedirler.


Ayrıca hergün Isparta‘dan sabah 07:30 ‘da Büyük Isparta Oteli‘ nin önünden ve 10:30 da Gençlik Spor İl Müdürlüğü’ nün önünden Davraz Kayak Merkezi‘ ne gidiş ve akşam 15:30 ve 18:00 de dönüş için otobüs bulunmaktadır.


Otobüs Şirketleri

Isparta Şehirlerarası Otobüs Terminali : 0 246 227 20 70

Kamil Koç : 0 246 227 71 71

Isparta Petrol Turizm : 0 246 227 21 21

Gürman Turizm : 0 246 227 35 35

Öz Isparta Turizm : 0 246 227 23 00


Isparta ve Davraz Kayak Merkezi Otelleri

Sirene Davras Mountain Resort Otel


Davraz Kayak Merkezi’nde bulunan otel 123 odalıdır. Sirene Davras Mountain Resort Oteli’nde 52 pist manzaralı standart oda, 24 dağ manzaralı standart oda, 2 pist manzaralı suit, 12 ova manzaralı suit, 26 penta dublex suit, 6 penta suit ve1 presidential suit bulunmaktadır.
Sirene Davras Oteli’nin odalarında merkezi sistem klima, uydu sistemli TV, direkt telefon, kasa, mini bar, duş, saç kurutma makinesi vardır.


Sirene Davras Mountain Resort Oteli’nde ayrıca barlar ve restaurant bulunmaktadır.
Otel FB + olarak çalışmaktadır. Yani öğle ve akşam yemeklerinin yanında alınan su, soda, konsantre meyve suyu ve sofra şarabı limitsiz olarak verilir.


Otelde aynı zamanda ücretsiz olarak fitness center, havuz, sauna, hamam, mini club ve oyun salonundan faydalanılabilmektedir.


Sirene Davras Oteli’nde alışveriş merkezi , kayak odası, 60 araçlık kapalı, 50 araçlık açık otopark, çamaşır yıkama ve kuru temizleme mevcuttur.


Otelde 1 adet 400 m2 lik ikiye bölünebilen toplantı salonu, 2 adet 80 ve 40 m2 lik club room mevcuttur.


Sirene Davras Otel İletişim

Adres : Davraz Kayak Merkezi, Davraz - IspartaTel : 0 242 710 08 00

Davraz Kayak Merkezi’nde bulunan Selene Hotels 17 odalı olup , 62 yatak kapasitelidir. Odalar iki, üç ve dört kişiliktir. Aynı zamanda cafeteryaları ve kayak odası ile de hizmet vermektedir.
Selene Davraz Otel‘ inde 50 kişilik bar, 100 kişilik restaurant, dijital uydu yayını , 24 saat oda servisi , çamaşırhane hizmetleri ve restaurantında her akşam canlı müzik yapılmaktadır.
Selene Hotels Davraz‘ ın kayak odasından her yaş ve her bedene göre kayak takımları ve kayak elbiseleri kiralamak ve satın almak mümkündür.


Telesiyej yanı cafeteryaları ve telesiyej bitimi cafeteryalarında hertürlü fast food yiyecek içecek hizmeti verilmektedir.


Yeni telesiyejin ( 930 m. Lik ) yapımı ile sezon daha erken başlayıp Nisan başına kadar devam edebilmiştir.


Selene Hotel Davraz İletişim

Adres : Davraz Dağı Kış Soprları Turizm Merkezi, Davraz - IspartaTel : 0 246 233 01 76 - 0 246 267 20 20

Büyük Isparta Oteli

Adres : Kaymakkapı Meydanı - Isparta Tel : 0 246 233 01 76Faks : 0 246 232 44 22

Eğirdir Otel Adres : Cami Mah. Çarşı İçi Sok. Eğirdir - Isparta Tel : 0 246 311 39 61Faks : 0 246 311 39 71


Bolat Oteli Adres : S.Demirel Bulvarı No:67 IspartaTel : 0 246 223 90 01Faks : 0 246 218 55 06

Oba Oteli Adres : Hastane Cad. T.H.K yanı Yalvaç - Isparta Tel : 0 246 441 55 26Faks : 0 246 441 23 78

Akkoç Otel Adres : Mimar Sinan Cad. No :34 Isparta Tel : 0 246 232 58 12Faks : 0 246 232 58 10

Artan Oteli Adres : Kutlubey Mah. Cengiz Topel Cad. No:12/B Isparta Tel : 0 246 232 57 00Faks : 0 246 232 74 29

Kroısos Lake Resort Otel Adres : Yeşil Ada, Eğirdir - Isparta Tel : 0 246 311 50 06Faks : 0 246 311 55 92

Basmacıoğlu Otel Adres : Pirimehmet Mah. S.Demirel Bulvarı, Isparta Tel : 0 246 223 79 00Faks : 0 246 232 82 42

Koç Oteli Adres : Pirimehmet Mah. S.Demirel Bulvarı, Isparta Tel : 0 246 218 15 05Faks : 0 246 212 13 13

www.davraz.com - Sitesinden Alınmıştır


İzmir-Bozdağ

Bozdağ Kayak Tesisi, İzmir ili, Ödemiş ilçesi, Bozdağı Köyü sınırları içinde Bozdağı'nda kurulmuştur. BOZDAĞ, hem bir kasabanın hem de dağın ve kayak merkezinin adıdır.







Konumu

İzmir'e 110 km uzaklığındadır Kasabadan çıkıp dağın zirvesine doğru kıvrılarak ilerleyen yol Bozdağ Kayak Merkezine çıkmaktadır.



Sezon

Aralık ayından Mart ayına kadar kayak yapmak mümkündür. Normal kış koşullarında kar kalınlığı 80-120 cm. civarındadır. Akdeniz iklimindedir.Kayak alanları 1528 m. - 2157 m. yükseklikleri arasındadır. Özellikle dağın kuzeye bakan yamaçlarında Alp disiplini kayak uygulamaları yapmak için elverişli bir ortam sunar.




Pistler

Kayak alanları 1700-2157 m. yükseklikleri arasındadır. Kuzey yamaçları Alp Disiplini'ne uygundur. 3 adet mekanik tesis bulunmaktadır.



Konaklama

Bozdağ Kayak Merkezi Oteli, Balçova Termal tarafından işletilmektedir.Balcova Termal kalitesi ve huzuru buradaki otelimizede yansıtılmıştır.Şömineli şark köşeli dağ ve ova manzaralı, hafta sonları canlı müzikli çatı barımız ilesizlere unutulmaz hatıralar bıraktırır.



Konaklama

Bozdağ Kayak Merkezi Oteli, Balçova Termal tarafından işletilmektedir.Balcova Termal kalitesi ve huzuru buradaki otelimizede yansıtılmıştır.Şömineli şark köşeli dağ ve ova manzaralı, hafta sonları canlı müzikli çatı barımız ile sizlere unutulmaz hatıralar bıraktırır.

Kars-Sarıkamış

Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Kars-Sarıkamış ilçe merkezinin güneydoğusunda yer almaktadır.







Konumu

Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Kars-Sarıkamış ilçe merkezinin güneydoğusunda yer almaktadır. Sarıkamış'ta 2634 m yüksekliğindeki Çamurlu Dağ'dadır. Çamlar arasındaki Sarıkamış kayak merkezi; kar kalitesi açısından önem kazanmıştır.



Sezon

Sarıkamış'ta kayak için en uygun zaman aralık-mart arasıdır. Kar kalımlığı, normal kış koşullarında 1.5 metre dolayındadır. Sadece Alp Dağları'na mahsus "kristal kar" özelliğine sahip karı, kayak sporu için son derece elverişlidir.




Pistler

Kayak alanı 2100 -2634 metre yükseklikleri arasında, sarıçam ormanları içerisinde yer almaktadır. Sarıkamış, Alp Disiplini, Kuzey Disiplini ve Tur Kayağı için çok uygun koşullara sahiptir. Çamlar arasında toplam 12 kilometreyi bulan 5 etaplı piste sahip 2500 rakımlı Cıbıltepe'nin muhteşem bir doğal güzelliği vardır. Kristal karı eşsizdir. Sarıkamış Kayak Merkezi'nde 2 adet telesiyej, 1 adet teleski tesisi hizmet vermektedir. Sarıçam Kayak Tesisleri 2400 kişi/saat kapasiteli, diğer telesiyej ise 800 kişi/saat kapasitelidir. Ayrıca Cıbıltepe'de 2 adet 4'lü teleski bulunmaktadır.




Konaklama

Kayak merkezinde çeşitli konaklama yerleri bulunmaktadır. Tesislerde kayak öğretmeni ve kiralık kayak malzemesi temini mümkündür. İlkyardım, güvenlik ve sağlık hizmetleri verilmektedir. Sarıkamış ilçesindeki konaklama yerlerinden de yararlanılabilmektedir.




Ulaşım

Sarıkamış Kayak Merkezi, Kars'a 60 km. uzaklıktadır. Kars havaalanı 40, Erzurum havaalanı 90 dakika sürmektedir. Şehir merkezinden kayak tesislerine ulaşım özel araçlarla mümkündür.

Akdamar Kilisesi

Van Gölü'ndeki Akdamar adasında bulunan kilise 915-921 yılları arasında yapıldı. Mimarı Keşiş Manuel'dir. Ermeni Kralı I. Gagik tarafından yaptırılmıştır. Dört kollu, haç biçiminde bir planı vardır. Taş işçiliği ve duvarlarındaki kabartma figürlerle Ermeni mimarlığının önemli yapıları arasındadır.

Van Müzesi

Ayasofya (Hagia Sophia)

İstanbul'da 532'de yanan bazilikanın yerinde Bizans İmp. Justinianus tarafından mimar Antemius ve İsidoros'a yaptınlarak 537'de ibadete açıldı. Çeşitli onarımlarla günümüze ulaştı. En büyük onarım Mimar Sinan tarafından yapıldı ve kubbe yıkılmaktan kurtarıldı. 1453 yılında İstanbul alınınca camiye dönüştürüldü. Çeşitli padişahlarca dört minare eklendi. 1934 yılında müze haline getirildi. Mozaikleriyle ünlü yapıyı 55.60 m. yüksekliğinde ve içten 30.80.-31.88 m. çapında 40 kaburgalı bir kubbe örtmektedir. Binanın ağırlığını 40'ı aşağıda, 67'si üst katta 107 sütun taşımaktadır.




AYASOFYA MÜZESİ

Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir.

Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935'ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir.

Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya'nın İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.
İmparator II. Theodosius, Ayasofya'yı ikinci defa yaptırmış ve 415'te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532'de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.

İmparator Iustinianus (527-565) ilk iki Ayasofya'dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos'lu İsidoros ve Tralles'i Anthemios'a günümüze ulaşan Ayasofya'yı yaptırmıştır. Anadolu'nun antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya'da kullanılmak üzere İstanbul'a getirilmiştir.


Ayasofya'nın yapımına 23 Aralık 532'de başlanmış, 27 Aralık 537'de tamamlanmıştır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30.31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür.


Ayasofya'nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler IX.-XII. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir.


Ayasofya İstanbul'un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk Hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin Kuran'dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin'in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.


Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut'un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid'in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya'daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Müze her gün 09.30-16.30 saatleri arasında gezilebilir.


Sultanahmet Meydanı,
Eminönü Tel : (0212) 528 45 00
Faks : (0212) 512 54 74
E-Posta: ayasofyamuzesi@hotmail.com
Pazartesi dışında her gün 09.20-16.30 saatlerinde ziyarete açıktır.

Aya İrini

Topkapı Sarayı I. avlusunda yer alan Aya İrini VI. yüzyılda İmparator Iustinianus zamanında inşa edilmiştir. Yapı atrium, narteks, üç nefli naos ve apsisten oluşmaktadır. Malzeme ve mimarisi ile tipik bir Bizans yapısıdır.


1453 yılında İstanbul'un fethinden sonra kilise camiye çevrilmediği için yapıda önemli bir değişiklik yapılmamıştır. Uzun süre ganimet ve silah deposu olarak kullanılmıştır. Tophane müşirlerinden Damat Ahmet Fethi Paşa 1846 yılında Türk müzesinin ilk nüvesini oluşturan eserleri burada sergilenmiştir. 1869 yılında Aya İrini, Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını almıştır. Zamanla, sergi mekânlarının yetersiz kalması nedeniyle buradaki eserler 1875 yılında Çinili Köşk'e taşınmıştır. 1908 tarihinden itibaren Aya İrini Askeri Müze olarak kullanılmıştır. Daha sonra bir süre boş kalan yapı onarılmış ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.


Ayasofya Müzesi Müdürlüğü'nün izni ile gezilebilir.

Noel Baba

Bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara'da doğmuştur.


M.S. 300'e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir. Doğduğunda göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, fakirlerin bir kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiştir. Daha gençliğinde bile mucizeler yarattığına inanılır. Bu inanca göre inşa halindeki bir kilisenin yıkılmasıyla enkaz altında kalan Nicholaos, annesi ağlayıp inlerken, üzerine yığılan taşların altından sağlam olarak kurtulmuştur.



Bir süre sonra babası öldüğünde büyük bir servetin tek mirasçısı olmuş ve servetini yoksullara yardım için harcamaya karar vermiştir. Bu sırada Patara'da önceleri çok zengin olan bir şahıs fakirleşmiş ve kızlarının çeyizini yapamayacak duruma gelmiştir. Çaresizlikten kızlarını satmayı bile düşündüğü bir anda, Nicholaos durumu görerek onlara yardım etmeye karar verir. Kendini belli etmemek ve aynı zamanda gururlarını kırmamak için kızların evine gece gider. Onlar uykuda iken büyük kızın açık olan penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese altını içeri atar. Sabah parayı bulan büyük kız çok sevinir ve kötü durumdan kurtulur.



Daha sonra ortanca ve küçük kızın çeyiz paralarını da karşılamak isteyen Nicholaos, pencereleri kapalı olduğu için bacadan atar. İşte Noel Baba'nın yılbaşında hediye bırakma öyküsü böylece doğar. İkonalarda ve resimlerde de Nicholaos'ın üç altın top ile gösterilmesi bu yüzdendir.
Aziz Nicholaos'un yaşamıyla ilgili bir öykü de şöyledir;



Nicholaos hacı olmak üzere Kudüs'e gider. Geri dönüşünde fırtınaya tutulan gemiyi dualarıyla batmaktan kurtarır, ayrıca denize düşerek boğulan bir denizciyi de diriltir. O günden sonra Aziz Nicholaos denizcilerin de koruyucu azizi olarak kabul edilmiştir.



Nicholaos bir müddet sonra Patara'nın komşu kenti Myra'ya göç eder. Myra Başpiskoposu ölmüş yerine geçecek kişi üzerinde anlaşma sağlanamamıştır. Bunun üzerine sabah kiliseye ilk gelen kişinin başpiskopos olması kararlaştırılır. Aziz Nicholaos kiliseye ilk gelen kişi olarak başpiskopos seçilir. Burada da mucizelerine devam ederek üç generali ölümden kurtarır. Diğer bir öyküsü ise şöyledir:


0 yıl Myra'da kıtlık çıkar. İskenderiye'den Byzantion'a mısır götüren bir filo Myra'nın limanı olan Andriake'ye uğrar. Nicholaos hemen limana koşar ve her gemi başına bir miktar mısır vermelerini ister. Gemiciler Byzantion'a vardıklarında istemeyerek verdikleri mısırların yerlerinde olduğunu hayretle görürler.


Hıristiyanlara karşı olan İmparator Diocletianus ve Licinius zamanında Nicholaos da diğer Hıristiyanlar gibi bir ara hapsedilmiştir. M.S. 325 tarihinde Hıristiyanlık içindeki problemleri çözmek için İznik'teki (Nikaea) meclis toplantısına Myra Başpiskoposu olarak katılır. Yolda giderken bir handa öldürülerek salamura yapılmış üç çocuğu dirilttiği daha sonra Bonaventure adlı bir kilise adamı tarafından iddia edilmiştir. Ögrencilerin de koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Nicholaos'un 6 Aralık 343'te 65 yaşında iken öldüğü sanılmaktadır. Myralılar onun adına bir kilise yaparak içindeki lahitte onu sonsuz uykusuna bırakmışlardır.


Haçlı Seferleri sırasında 20 Nisan 1087'de Bari'den gelen tüccarlar kemiklerini çalıp Bari'ye götürmüş ve yaptıkları bazilikaya gömmüşlerdir. onun olduğu sanılan geride kalmış bir kısım kemik ise bugün Antalya Müzesi'nde saklanmaktadır.

Noel Baba Kilisesi

Aziz Nicholaos öldüğünde yapılan kilise veya şapel 529 yılındaki zelzelede yıkılınca daha büyük belki de bazilika tipinde bir kilise yapılmıştır. Peschlow, büyük apsisin güney tarafında eşit apsisli iki küçük mekân ile bugünkü binanın kuzey yan nefinin büyük kısmının bu ilk yapıya ait olduğunu tahmin etmektedir. Bu kilise VIII. yüzyılda zelzele veya Arap akınlarıyla yıkılmış, daha sonra tekrar yenilenmiştir. 1034 yılında Arap donanmasının denizden yaptığı akınlarla harap olmuştur. On yıl harap durumda kalan kilisenin 1042'de Bizans İmparatoru IX. Konstantin Monomakhos ve eşi Zöe tarafından tamir ettirildiği kitabesinden anlaşılmaktadır. XII. yüzyılda binaya bazı ekler yapılmış, kilise tekrar onarılmıştır.


XIII. yüzyılda Türklerin eline geçen Myra'da, kiliseyi serbestçe ibadet etmek için kullandığını ve kilisede bazı onarımların yapıldığını anlıyoruz. 1738'de büyük kilisenin yanındaki şapel tamir edilmiştir. 1833- 1837 yılları arasında Anadolu'yu gezen C. Texier, Myra'ya da uğramış ve kitaplarında kiliseden bahsetmiştir. Ondan on yıl kadar sonra 1842 yılı Mart ayında Teğmen Spratt ile Prof. Forbes de Myra'ya gelmiş, kilisenin bir krokisini çıkarmışlar ve kilisenin yanında bir manastırın olduğunu görmüşlerdir.


1853 yılında Kırım Harbi sırasında Ruslar kilise ile ilgilenmişler ve burada bir Rus kolonisi kurmak için Anna Golicia adındaki Rus kontesi adına toprak almışlardır. Ancak Osmanlı Devleti işin siyasî yönünü farkedince Rusların aldıkları toprakları geri almış, yalnızca kilisenin onarım istekleri kabul edilmiştir. Böylece 1862 yılında August Salzmann adında bir Fransız, Nicholaos Kilisesi'nin onarımı ile vazifelendirilmiştir. Bu restorasyonlar kilisenin aslını bozacak kadar kötü yapılmıştır. Bu restorasyon sırasında 1876'da bugün görülen çan kulesi de ilave edilmiştir.
Birçok kentin koruyucu azizi olan Noel Baba'ya adanmış iki bine yakın kilise bulunmaktadır. O'nun yaşam öyküsü ve mucizeleri birçok kitapta yer almış, ancak en eskisi 750-800 yılları arasında Byzantion'da Stadion Manastırı Başkeşişlerinden Michael tarafından yazılmıştır. Şimdi biz Anadolu Bizans mimarisinin ilgi çekici bir yapısı olan St. Nicholaos Kilisesi'ni beraberce gezelim.



Müze girişinden sonra taş döşeli yoldan aşağıya doğru inilir. İnerken Noel Baba'nın heykeli solumuzda yeşillikler içinde görülür.



IV. yüzyılda burada bulunan tek kubbeli kilisenin güneyine VIII. yüzyılda haç şeklinde bir şapel ile kuzey tarafına da eklemeler yapılmıştır. Ayrıca 1862-63 senelerinde de binaya dış narteks ile iç narteksin bazı kısımları ilave edilmiştir.



Binanın esas girişi batı yönünde olmasına karşılık biz gezi yönünde anlatmayı daha uygun bulduk. Bugün iki sütunu ayakta kalmış bir avludan bir iki basamakla Bizans Devri'nde ilave edilmiş güney nefine inilir. Haç biçimli bu bölümün doğu kısmında üç kemerli pencereye sahip bir apsis yer alır. Apsisin önünde orijinal stylobat ile ortasında altar kaidesi hâlâ görülür. Apsis nişinin içinde yer yer renkleri kaybolmuş ve belirsizleşmiş aziz figürleri vardır. Bunların altındaki küçük niş içindeki fresko Noel Baba'ya aittir. Bu bölüm ve esas kilisenin güneydoğu şapelinin tabanlarında farklı desenlerde mozaik panolar görülür. Batı yönünde merdivenlerin karşısındaki niş içerisinde İsa, Meryem ve Yahya freskoları vardır.




Buradan iyi muhafaza edilmiş kapı çerçevesi bizi lahitlerin bulunduğu kısma, yani haç biçimli şapelin uzun kısmına çıkartır. Lahitlerin yer aldığı nişler içindeki freskolar bugün net olarak görülmese bile çeşitli aziz tasvirlerini içeren freskolar ile bezenmiştir. Kuzey duvarındaki ilk nişle sütunların üzerinde Meryem freskosu ilginç örneklerdir. Noel baba freskosunun bulunduğu ikinci niş sütununun ters konduğu yazılarından anlaşılmaktadır.



Nişler içinde yer alan lahitlerden birinci niş içindeki akarthus yaprakları ile süslü Roma Devri lahdinin Noel Baba'ya ait olduğu kabul edilir. Hatta Noel Baba'nın denizcilerin de azizi olmasından dolayı lahdin üzerinin balık pulu desenleriyle süslendiği söylenir. 20 Nisan 1087'de Bari'li korsanlar, Noel Baba'nın kemiklerini almak için lahdi kırmışlar, bazı kemikleri alarak Bari'ye götürmüşlerdir.



İkinci niş ile karşısındaki nişte bulunan lahitler sadedir. Burada nişler içindeki lahitlerden başka yerde iki mezar daha bulunmaktadır. Buradan bir kapı ile kilisenin iri blok levhalarla döşeli avlusuna geçilir. Avluda ise bir niş içerisinde boşaltılmış iki mezar bulunur. Yanında bulunan mermer üzerinde haç ve çapa motifi Noel Baba için yapılmış olmalıdır. Solda duvar içine yerleştirilmiş mezardaki kitabede 1118 tarihi yer alır. Avludan önce dış nartekse, sonra üç kapı ile ana mekâna (naos) açılan iç nartekse geçilir. Burası gruplar halinde piskoposların resmedildiği freskolarla süslenmiştir. Buradan geçilen esas mekân üç kemerle yan neflere açılır. Ana mekânın güneyinde iki nef vardır. İkinci nefte niş içindeki lahitte Noel Baba'nın mezarı olduğu söylenir ise de üzerindeki kadın erkek kabartması bunun böyle olmadığını gösterir. Yan nefin karşısındaki niş içerisinde ise bir başka mezar vardır. Kuzey nefin kubbesinde Hz. İsa ve 12 havarinin freskoları bulunur. Yanda ise yan nefin kazısı yapılmaktadır. Bu kazının yapıldığı nefin batı kısmında ise üç oda bulunur. Binanın ortasında pencereli ve kasnaklı bir kubbenin olması gerekirken, Salzmann yaptığı tamir sırasında mekânın üstünü kapatarak, kesme taştan kaburgalı büyük bir çapraz tonoz kullanmıştır.

Küçük Ayvasıl Kilisesi (St. Anna Kilisesi)

St. Anna Kilisesi de denilen Küçük Ayvasıl Kilisesi 1923 yılına kadar kilise olarak faaliyetini sürdürmüştür. Daha sonra Belediyenin ambarı olarak kullanılmıştır. Bu gün kullanılmıyor.


Üç nefli bir bazilika olan kilise nartesksizdir. Nefler birer apsisle son bulmaktadır. Apsisler içten ve dıştan yuvarlak planlıdır. Orta ve yan nefler beşik tonozla örtülmüşlerdir.



Sütunlar devşirme olup, iyon başlıklarıyla impostları taşımaktadırlar. Kemerler tuğladandırlar.
Zeminin altında bir mezar odası bulunmaktadır. Batı duvarının dışında kalan izler yapının vaktiyle başka bir yapıya bağlı olduğunu göstermektedir.



Yapıda fresk kalıntısı olmasına rağmen çok bozulmuş durumdadır.


Bina 1999 yılında Trabzon Valiliği, İl Özel İdaresinden ayrılan ödenekle onarılmıştır. İçinde yer alan fresklerin konservasyonu yapılarak bir fonksiyon verilebilir.

Sümela Manastırı

Sümela Manastırı Tarihçesi


Sümela Manastırı , Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan Panagia (Meryem Ana) deresinin batı yamaçlarında Mela (Yunanca ’siyah’) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikte yer alan bir Rum Manastır ve Kilise Kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumela‘dır.


Kilisenin M.S. 375-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu’da sıkça rastlanılan Kapadokya Kiliseleri tarzında yapılmış, hatta Trabzon‘da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş aynı rüyayı görmüşler; rüyalarında, Hz.İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryemin bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela‘nın yerini görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon‘a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve ilk kilisenin temelini atmışlardır.



Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını “siyah” anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlar’dan geldiği düşünülmekte ise de, Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine bağlanabilmektedir. Ünlü tarihçi J.P.Fallmerayer’in de (1790-1861) yılında buraya geldiğinde dikkatini çektiği gibi renginin koyu, hatta teşhis edilemeyecek derecede siyah oluşu bu adın esasının teşkil etmiş olması mümkündür. Gürcü resim sanatında, XII. yüzyılda sanat aleminde siyah Madonna ismi altında tanınan bir takım Meryem ikonlarının yapıldığı ve yayıldığı bilinir.
Buranın başlıca gelir kaynağı olan bir Meryem Ana resminin eksikliğine ve mucizeler yarattığına halkı inandırmak böylece onun değerini büyütmek için uydurulduğu kolayca sezilen rivayete göre, güya bu resim, İsa’nın havarilerinden Lukas tarafından yapılmış. Lukas’ın terekesinden Atina’ya geçmiş fakat Theodosius devrinde, 4. yüzyılda resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üzerine bırakılmıştır. Tam bu sıralarda Atina‘dan Trabzon‘a gelen Barnabas ve Sophronios adlarında iki keşiş de bu ücra dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlar ve burada Anakaya Kilisesini inşa ettirmişlerdir. 6. yüzyılda imparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edildiği de söylenmektedir.



Yine başka bir efsaneye göre, büyük bir kasırga sırasında Meryem’in yardımı ile canını kurtaran III.Alesios burasını yeni bir tesis halinde inşa ettirmiş, zengin vakıflar bağışlamış bir Khrysobullos yeni bir ferman ile de bu vakıflarını sağlam esaslara bağlamıştır.



Manastırın 1650′ye kadar dış kapısı üzerinde görülebilen 1360 tarihli, beş mısralık bir manzum kitabede III. Alesios, bu tesisin kurucusu (ktetor), “Doğu ve Batı (=Iberia)’nın hakimi imparator” olarak gösterilmişti. Alesios 1361 yılındaki bir güneş tutulmasını burada karşılamıştır. Bu prensin sikkelerinde güneş resmi bu olayla ilgili kabul edilmektedir. 1365 tarihli “vakfiyesi” ile de manastırın bütün idari şartlarını, arazisini, gelirlerini düzene koyduktan başka, Trabzon‘a gelecek bir tehlikeyi, bir Türk akınını önlemek üzere, buradaki keşişlerin daima uyanık bulunmalarını da bildirir.



Sümela Manastırı‘nın kuruluşu bilimsel verilere göre 13. yüzyıla kadar inmektedir. Kısacası Trabzon Sümela Manastırı, Trabzon Kommenoslar olarak bilinen ve 1204 tarihinde Trabzon‘da kurulan Kommenos Prensliği’nden III.Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır.



14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da ki şehzadeliği sırasında iki büyük şamdan buraya hediye ettiği, Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, I. Selim, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed’in de manastırla ilgili birer fermanları bulunmaktadır. Osmanlı döneminde manastıra sağlanan imtiyazlar, Trabzon ve Gümüşhane bölgesinin İslamlaşması sırasında özellikle Maçka ve kuzey Gümüşhane‘de Hristiyan ve gizli Hristiyan köyleri ile çevrili bir alan yaratmıştır.
Sümela Manastırı‘nın 18. yüzyılda birçok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir. 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline gelmiştir. Bu yazarlar arasında, Ghikas (1755), Stephan (1764), Hysilantes (1775), G.Palgrave (1826-1888) sayılabilirler.



18 Nisan 1916’dan 24 Şubat 1918’e kadar süren Rus işgali sırasında Maçka civarındaki diğer manastırlar gibi bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargahı olmuş, nüfus mübadelesi ile bölgedeki Hıristiyanların Yunanistan’a gönderilmesinin ardından önemini yitirerek T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yakın zamanda onarılana dek kaderine terkedilmiştir.

Sümela Manastırı Genel Bilgiler
Oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilen Sümela Manastırı, başlıca ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazma bölümlerinden oluşur.
Sümela Manastırı‘nın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bir bölümü yıkılmıştır.
Dar ve uzun bir merdivenle Sümela Manastırı‘nın ana girişine ulaşılır. Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunmaktadır. Buradan bir merdivenle iç avluya inilir. Solda, manastırın esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binaları bulunmaktadır. Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır. Sümela Manastırı‘nın kütüphanesinde evvelce kataloğu yapılan ve çoğunluğu 17-18. yüzyıllara ait çeşitli el yazmalarından 66 tanesi Ankara Müzesi‘nde, içinde minyatürler olan ve Bizans eseri 1000 tanesi İstanbul’da Ayasofya Müzesi‘ndedir. Ayrıca 150 kadar da taş baskı kitap vardır.
Sultan Selim’in hediye ettiği şamdanlar 1877′de çalınmıştır. Manastıra ait başka bir Meryem ikonası da Oxford’da özel bir koleksiyondadır. 1436 tarihli işlemeli gümüş madalyon ile 1438 tarihli işlemeli bir örtü de Atina’daki Benaki Müzesi‘ndedir.
Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır.
Sümela Manastırı‘nın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir. Şapeldeki freskler ise 18. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir.

Buradaki fresklerin 1710-1732 yıllarında yapıldıklarını bildiren yazılar tespit olunmuştur. Halbuki mağara kilisenin inde avluya komşu duvarda III. Alexios devrine ait freskler de tespit edilmiştir. Bugün bu portrelerden hiçbir iz kalmamıştır. Dışarıda kaya sathına işlenmiş ve bugün yalnız üst şeritleri kalabilmiş olan büyük bir mahşer sahnesinin dökülen sıvalarının altından başka sahnelerin gün ışığına çıktığı görülmektedir. Üzerinde bir ejder ile süvari iki aziz (Georgios ve Demetrios) tasvir edilmiş bulunan küçük bir şapelin duvarında tabakanın altında üç tabaka daha resim bulunduğu tespit edilmiştir.

Nitekim bir yerde en alt tabakada imparator kıyafetinde diademli bir figürün üstünde diademli başka bir figür bunun üstünde de matemorphosis, yan itabor adında İsa’nın görünüşünün değişmesi (suretinin değişmesi) sahnesi işlenmiş bulunmaktadır. Bu durum karşısında Sümela Manastırı‘nın eski ve o nispette de değerli duvar resimleri, sıvaların tamamen dökülmediği yerlerde alt tabakalarda da mevcuttur.

Kutsal suyu toplayan şadırvanda sivri kemerleriyle Türk Mimarisi karakterindedir. Sümela Manastırı‘nın yüz metre kadar kuzeyinde yine dağ yamacına oyulmuş erişilmez durumda ve içinde freskleri olan şapeller bulunmaktadır. Sümela Manastırı‘nda 1998′den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yürütülen bir proje dahilinde zarar gören duvarlar temizlenip restore edilerek koruma altına alınmıştır.

Sümela Manastırı‘nın ana bölümü üst çatıyla kaplanmış olup, Ana Kaya Kilisesi‘ndeki freskler temizlenerek sağlamlaştırılmıştır.

Ve sonuç olarak ziyaretçilerin Sümela Manastırı‘na daha rahat ve güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri için patika yol doğal yapı bozulmadan genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.
Sümela Manastırı‘nın ana bölümü üst çatıyla kaplanmış olup, Ana Kaya Kilisesindeki freskler temizlenerek sağlamlaştırılmıştır.


Ve sonuç olarak ziyaretçilerin Sümela Manastırı‘na daha rahat ve güvenli bir şekilde ulaşabilmeleri için patika yol doğal yapı bozulmadan genişletilerek yeniden düzenlenmiştir.


Sümela Manastırı Freskleri

- Asıl kilisenin absid kısmında, güney duvarında yukarıda Meryem’in doğuşu ve mabede sunuluşu, tebliğ, Hz. İsa’nın doğuşu, mabede sunuluşu ve hayatı, altta İncilden resimler.- Güney kapısında Hz. Meryem’in ölümü ve havariler.- Kilisenin doğuya bakan yukarı kısmında 2. sırada Genesis, Ademin yaratılışı, Havva’nın yaratılışı, Tanrı’ın tembihi, İsyan (Adem ile Havvanın yasak meyveyi yemeleri), Cennetten kovulma.3. sırada: Yeniden dirilme, Thomas’ın şüphesi, Kabirde bir melek, Nikaia konsülü.- Absid kısmının dışında, yukarıda Mikail, Cebrail bulunmaktadır.

Sümela Manastırı UlaşımTrabzon‘a 47 kilometre, Maçka’ya 17 kilometre uzaklıkta Altındere Milli Parkı içinde bulunan Sümela Manastırı, yaz aylarında turizm acentaları tarafından günü birlik turlar düzenlenmektedir.

Karanlık Kilise

Kuzeydeki kavisli bir merdivenden kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır. Kilise haç planlı, haç kolları çapraz tonozlu merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç apsislidir.


Karanlık Kilise olarak adlandırılmasının nedeni, narteks kısmındaki küçük bir pencereden çok az ışık almasından dolayıdır. Bu sebeple fresklerdeki renkler oldukça canlıdır.
Kilise ve narteks İncil ve İsa siklusunu içeren zengin süslemelere sahiptir. Ayrıca Elmalı ve Çarıklı Kilise'de olduğu gibi Tevrat kaynaklı sahneler de resmedilmiştir. Kilise, 11.yüzyıl sonu 12.yüzyıl başına tarihlenmektedir.


Sahneler: Deesis, müjde, Beytüllahim'e yolculuk, doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, Lazarus'un diriltilmesi, başkalaşım, Kudüs'e giriş, son akşam yemeği, ihanet, İsa çarmıhta, İsa'nın cehenneme inişi, kadınlar boş mezar başında, Havarilerin takdisi ve görevlendirilmesi, İsa'nın göğe çıkışı, İbrahim Peygamber'in misafirperverliği, üç Yahudi gencin yakılması ve aziz tasvirleri.

Atakule

Atakule Alışveriş Merkezi, Ankara‘ nın elit bölgesinde yer alan ve taşınmaz değerleri açısından en fazla kıymet artışı gerçekleşen Çankaya İlçesi‘ nin Cinnah Caddesi ile Çankaya Caddesi’ nin kesiştiği, Zübeyde Hanım Meydanı’ na cepheli konumdadır.


Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Konutları yakınında, Botanik Parkı üstünde, şehir manzarasına tamamen hakim olan Alışveriş Merkezi‘ nin çevresinde, çeşitli Büyükelçilik binaları ile konut ve işyeri amaçlı 4-6 katlı yapılar mevcuttur. Atakule Alışveriş Merkezi‘ ne Anıtsal nitelik kazandıran 125 metrelik Kule, döner platformu ile bir benzerinin bulunmayışı sebebiyle yapıyı kentin simgesi haline getirmektedir.



13 Ekim 1989 terihinde Ankara‘ nın başkent oluşunun 66. yıl dönemine denk gelen günde 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından açılışı yapılan Türkiye’ nin ve Ankara‘ nın ilk Alışveriş Merkezi başkentte hizmet vermeye başlamıştır.



Modern Alışveriş Merkezinin plan ve projesi Mimar Ragıp Buluç tarafından hazırlandı. Kutlutaş İnşaat Firması ile tamamı Türk Mühendis ve işçileri tarfından inşaa edilen çarşı temelleri 1987 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından atıldı. İsmi düzenlenen bir yarışma ile Ankara halkı tarafından verilmiştir. Mimari yapısı ve konumu itibariyle de önemli bir turizm merkezidir.
Alışveriş Merkezi ve Kule olmak üzere iki ana bölümden oluşan tesiste;


Alışveriş Merkezi; Atrium çarşı niteliğinde inşa edilen ve tamamı alışveriş merkezi olarak faaliyet gösteren, sosyal ünite olarak nikah ve kokteyl salonu bulunan 5 katlı bölümdür.


Kule Bölümü; 125 m. yükseklikte inşa edilmiş betonarme taşıyıcı sistemli yapı özelliğinde, çıkış ve inişte şehir manzarasına hakim iki adet asansörle 87 m yükseklikte seyir terasına ulaşılmaktadır. Bu bölümün altında Cafe-Bar katı, üzerinde ise döner platformlu lokanta katı yer almaktadır. En üstte ise, kubbe altında kokteyl salonu bulunmaktadır.


Alışveriş Merkezi ve Kule de mevcut altyapı ve tesisata ilave olarak, yangın ihbar,gaz alarm, yangın söndürme, güvenlik kamera sistemi, klima, müzik ve dahili yayın, uydu anten ve yayın, panoramik asansörler merdivenler, parotoner ile havuz ve su gösterileri gibi tesisler yapıya güvenlik ve konfor artırıcı özellik kazandırmaktadır. Ayrıca ülkemizde ilk defa gerçekleştirilen döner platformlu lokanta ve seyir teraslı kule, teknolojik özelliği ile tesise anıtsal ve simgesel nitelik kazandırmaktadır. Binaya ait fiziksel veriler aşağıda belirtilmiştir
Atakule Restaurantları
Sevilla Cafe & RestaurantTel : 0 312 438 98 61
Kubbe RestaurantTel : 0 312 440 74 12
Dönen Restaurant & CafeTel : 0 312 440 92 07
Ufo Cafe & BarTel : 0 312 440 88 18
İletişimTel : 0 312 440 77 01Web Sitesi : www.atakule.com
www.webhatti.com - Sitesinden Alınmıştır.

Eyfel kulesi

Eyfel Kulesi, Paris‘in ünlü demir kulesidir. Eyfel Kulesi, aynı zamanda tüm dünyada Fransa‘nın sembolü halini almıştır. İsmini, inşa eden mühendis Alexandre Gustave Eiffel‘den alır. En büyük turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır.


Eyfel Kulesi’nin Tarihi

Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel‘in firması tarafından, Fransız Devrimi‘nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde inşa edilmiştir. Aslında Eyfel Kulesi‘nin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin‘in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre‘dir. Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Eyfel Kulesi‘nin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel‘in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4′ü çıkartılmıştır. Böylelikle Eyfel Kulesi, daha başından, kazanç sağlayan bir şirket görünümüne bürünmüştür. 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirmiştir. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durumdur. 1902 yılında yıldırım çarpınca, kuleyi ışıklandıran lambalar ve bazı bölümler zarar görmüş ve yeniden yapılmıştır.


Ancak bu arada Eyfel Kulesi, onu bir utanç lekesi olarak gören Paris halkının tepkisini de çekmiştir. Bazı sanatçılar devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris‘in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçıların imzaladığı bildiriler dağıtılmıştır. Ünlü romancı Guy de Maupassant’ın kuleden nefret ettiği ama her öğle yemeğini de oradaki lokantada yediği görülünce, “Ne yapayım kuleyi göremeyeceğim başka bir yer yok” cevabını vermiş. Ünlü kadın casus Mata Hari’yi yakalamak için kuleden faydalanılmıştır. Hitler yenilip de, müttefikler Paris‘e yaklaşınca, Hitler General Dietrich von Choltitz’e hem kuleyi, hem de tüm Paris‘i yıkmasını emretmiş ama general ‘Tarihe Eyfel kulesini ve Paris‘i yıkan adam olarak geçmek istemiyorum” diyerek, emre karşı gelmiş.
1985′de James Bond filmlerinden A View To Kill (Öldüren Manzara) burada çekilmiştir. James Bond rolünde Roger Moore oynuyordu. Bond kızı Grace Jones da film icabı paraşütle kuleden atlamıştır.



Bugün ise Eyfel Kulesi, Dünya‘nın en güzel mimari yapılarından biri olarak kabul edilir. Parisliler onu Demir Bayan olarak adlandırırlar.


İlk başlarda Eiffel, kuleye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkan tanıdığından, kalmasına izin verildi.





Eyfel Kulesi’nin Teknik Özellikler


Eyfel Kulesi 300 m yüksekliktedir. Zirvesindeki televizyon vericileri 27 m daha yükseklik kazandırır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan çelik yerine demirden inşa edilmiş, özel teknikler sayesinde günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.


200.000 metrekare alanda bulunan Eyfel Kulesi her 7 yılda bir, 60 ton boya ile boyanır. Bu çalışmada 25 boyacı görev yaparken, çalışma 15 ay sürer. Bu işlem sırasında 1.500 fırça, 5.000 zımpara kağıdı ve 1.500 iş tulumu tüketilir. Ayrıca güvenlik maksadıyla toplam 50 km güvenlik halatı, 20.000 metrekare koruyucu ağ kullanılır. Boyama maliyeti yaklaşık 3 milyon avro tutar. Zaman içinde kulenin rengi kırmızımsı kahveden, sarımsı kahveye, daha sonra kestane kahvesinden bugünkü bronz tonuna dönüşmüştür. Eyfel Kulesi 3 renk tonunda boyanır. En açık renk zirvede kullanılırken, en koyusu zeminde kullanılır.


Kulede intihar olayları da yaşanmaktadır. Şu ana kadar 400 kişi bunu gerçekleştirmiştir. Zamanla, intiharların önüne geçmek maksadıyla platformların çıkış noktalarına demir parmaklıklar yerleştirilmiştir.


22 Temmuz 2003 tarihinde, kısa devre sonucu, kulenin zirvesinde, hemen en üst ziyaretçi platformunun üstünde yangın çıkmıştır. Yangın bir saat gibi bir sürede kimse yaralanmadan söndürülmüştür.


Ziyaretçiler, üç asansörle kuzey, batı ve doğu kanatlarından ilk iki platforma ulaşır. İlk ve ikinci katlarda lokantalar mevcuttur. Ayrıca ilk katta, Eyfel Kulesi‘nin tarihinin anlatıldığı bir sergi bulunur. En üst platforma ulaşmak isteyen bir ziyaretçi, ikinci katta aktarma yapar ve başka bir asansöre geçer. En üst platform hem çatılı hem de üstü açık bir alana sahiptir.


Kulenin açılışından sonra, ilk platforma kadar 50 yolcu taşıyan iki hidrolik asansör kullanıma girmişti. Bunlar için gerekli hidrolik presler 16 sütuna monte edilmişti. Kuzey kanadından başka bir asansörle ikinci kata ulaşılıyordu. 2. Dünya savaşı sırasında, işletim sistemindeki hasarlar sebebiyle bunlar devre dışı kalınca, Adolf Hitler kuleye yaya olarak çıkmak zorunda kalmıştı.
1983 tarihinde ikinci ve üçüncü katlar arasına, 1000 tonluk yürüyen merdivenin yerini alan, 4 yeni turuncu asansör monte edildi. Yürüyen merdiven 654 basamaklı ve 3 m genişliğindeydi.
Eyfel Kulesi‘nde iki restaurant bulunmaktadır. Bunlar, Altitude95 (deniz seviyesinden 95 m. yüksekte) ve Jules Verne‘dir. Dünyanın en ünlü şefleri bu restaurantlarda çalışımaktadır. Birinci katta bir de buz pateni pisti bulunmaktadır.


Eyfel Kulesi‘nin üzerine yapıma emeği geçen 72 mühendis, bilim adamı ve çalışanın ismi kazılmıştır.


Eyfel Kulesi‘ne son yıllarda eklenen özel ışıklandırma tasarımlarıyla her gece muazzam ‘ışık gösterileri’ yapılıyor. Paris, Eyfel Kulesi‘nin ışıklarıyla tüm gökyüzünü Batman filmindeki gibi tarayarak aydınlatmaktadır.


Eyfel Kulesi İle İlgili Son Haberler

Eyfel Kulesi, 14. Şubat 2007′den itibaren ‘non-smoking’ yani sigara içilmeyen bir kule olmuştur. (Restaurantlar hariç)12.2.2007′de küresel ısınmaya dikkat çekmek için ‘gezegenimiz için 5 dakikalık dinlenme’ kapsamında, güvenlik ışıkları hariç, kulenin tüm ışıkları 5 dakikalığına söndürülmüştür.Ayrıca kuleyi işleten SETE şirketi elektrik şirketiyle %100 geri dönüşümlü enerji kullanmak için ‘YEŞİL’ sözleşme imzalamıştır.Özürlüler sadece 1 ve 2. katlara çıkabiliyorlar, kendi güvenlikleri açısından tepeye çıkmalarına izin verilmiyor.Kulede evlenmek yani düğün töreni yapmak mümkün değil, sadece ticari amaçlı ziyafetler düzenlenebilmektedir.Kule, Paris halkına aittir.Girişte güvenlik vardır ve çantalar aranıyor, bavul sokulması yasaktır.Hayvan sokulamıyor. (Görme özürlülerin köpekleri ise girebiliyor)


İletişim
Adres : Champ de Mars, 75007 Paris / Fransa Web Sitesi : www.tour-eiffel.fr

Galata kulesi

İstanbul‘ un siluetinde dimdik yükselen Galata Kulesi, tarihi yüreğinde barındıran sessiz bir mücevher gibidir.

Önce Byzantium, sonra, Fetihe kadar Konstantinopolis adıyla bilinen İstanbul, güneyde Marmara Denizi, doğu açıklarında Boğaz, kuzeyde ise Haliç’ in çevrelediği tarihi yarımada üzerinde kurulmuştur.


Galata Kulesi, eski devirlerden beri ‘Galata’ adıyla anılan bu mevkiin çevresinde Galata’ yı korumak amacıyla yapılmış tahkimatın bir parçasıdır.


Fetih’ ten sonra, depremler ve başka nedenlerle zaman zaman hasar gören Galata Kulesi bugünkü şekli 2. Mahmut döneminde yapılan onarımda verilmiştir.


14. Yüzyıl ortalarında, Cenevizliler’ in savunma amaçlı olarak inşa ettikleri Galata Kulesi 16. Yüzyılda tersanede çalıştırılan esirlerin barınağı olarak kullanıldı. 18. Yüzyılda Galata Kulesi’ ne, geceyarısını haber vermekle görevli bir Mehterhane Ocağı yerleştirildi. Kule, 1874’ ten itibaren yangın gözetleme ve haber verme mevkii olarak kullanılmaya başlandı. 1967 yılında Belediye Başkanı Haşim İşcan tarafından tamir ettirilen kulenin üst katı lokanta ve lokal olarak kiraya verildi.


Galata Kulesi‘ nin iç çapı, zemin katında 8,95 m’ dir. Duvar kalınlığı 3,75 m. olan Galata Kulesi‘ nin zemin katında dış çapı ise 16,45 metredir. Kulenin yüksekliği ise 60 m.’dir.
Fetih’ e kadar iki yüz yılı aşkın bir süre boyunca hemen hemen bağımsız bir Ceneviz sömürge kenti olan Galata‘ nın birkaç kez büyütülen kentsel savunma sistemindeki yirmi dört kuleden ayakta kalabilen tek ve en anıtsal olanı bu kuledir.


1350′ de II.Murad‘ ın destek ve yardımı ile yapımı tamamlanabilen, Bizanslıların Megalos Pyrgos (Büyük Burç), Cenevizlilerin Torre di Cristo (İsa Kulesi) olarak adlandırdıkları dev boyutlardaki (165 m çap, 68 m yükseklik) Galata Kulesi, Osmanlı döneminde birkaç kez biçim değiştirmiştir. Günümüzde ise 1830′ larda aldığı biçimle korunulmaya çalışılmaktadır.


Fatih, bir yandan Galata‘ da kalan Cenevizliler‘e görece bazı haklar tanırken, öte yandan da Galata‘ nın Türkleşmesine girişmiş; bu arada geleneklere uyarak, Kule‘ nin üst kısmının 1.5 m. kadar yıktırmıştır. XVI. y.y. ortalarında Galata Kulesi, Türk yapımı, kentin diğer kuleleri gibi sivri konik külahlı bir Osmanlı kulesidir artık. Kule, Kasımpaşa‘ daki Tersane-i Amire‘ ye hayli uzak olsa da burada çalıştırılan esirlere barınak, araç ve gerece depo olmuştur.


XVII.y.y. da İstanbul‘ u kasıp kavuran yangınlardan herkes haberdar olsun diye Kule‘ den “kös” vurdurulmaya başlanmıştır. Yangını gözetleyelim derken yüzyılın sonunda Galata Kulesi‘nin kendi de yanar. Sultan II.Mahmud’ un emriyle dört tarafında camlı köşkçükleri bulunan, içinde sofası, divanhanesi, birkaç da odası olan bir “cihannüma” yaptırılmıştır.


XIX.y.y. başlarında bu cihannüma da yanar. Kule’nin üst kısmı bir kez daha yeniden biçimlenir: Kemerli, büyük pencereli bir sofa, onun üstünde çepeçevre bir balkonun gerisinde daha küçük kemerli pencereli olan bir çekme kat ve çok sivri, konik külahlı bir çatı.


1875′ te rüzgar, o çok sivri külahı uçurunca, yerine çok köşeli, iki küçük katçık yaptırılmıştır. 1960′ lı yılların ortasında yaptırılan çok kapsamlı bir restorasyonla çağdaşlaştırılmıştır. Galata Kulesi şu an yeni bir külaha sahip. Haliç’ in, tarihi İstanbul’ un, Boğaziçi girişinin ve Asya yakasının benzersiz manzarası en muhteşem şekilde Galata Kulesi‘ nden görülür. Limanı ve şehri gözetlemek gayesi ile kurulan kule değişik amaçlarda asırlarca kullanıldıktan sonra, günümüzde de orijinaldeki gibi, manzarayı seyretme işi görmektedir. Asansör ile çıkılan Galata Kulesi‘ nin üst iki katı restaurant ve gece kulübü olarak organize edilmiştir. Buralardan ve panorama terasından İstanbul’ un görünümüne doyum olmaz. Buraya özgü atmosfer ve güzel bir manzarada, oryantal dansözler, folklor ekipleri, şarkıcılar ile renkli İstanbul geceleri yaşanır.


Galata Restaurant
UlaşımTel : 0 212 293 81 80
Faks : 0 212 245 21 33
Web Sitesi : www.galatatower.net
E-Posta : info@galatatower.net

Kız kulesi

Kız Kulesi, Asya ile Avrupa‘ nın keşiştiği bir noktada, Asya sahillerinden bir ok atımı uzaklıkta bir taş tümseğe oturtulmuş bir kuledir. İki kıta arasındaki konumu sebebiyle dünyada eşi benzeri olmayan yapılar konumundadır.
Geçmişi 2500 yıl öncesine dayanan bu küçük kule, İstanbul‘ un tarihine eş bir tarih yaşamış ve bu kentin yaşadıklarına görgü şahitliği yapmıştır. Antik çağda başlayan geçmisi ile Yunan’ dan Bizans İmparatorluğu’ na Bizans’ dan Osmanlı İmparatorluğu’ na, tüm tarihi dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir. İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans Dönemi‘ nde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı Dönemi‘ nde ise gösteri platformundan savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina adasına kadar bir çok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Geçmişten geleceğe en çok da düşlere yol göstermektedir Kız Kulesi…
Yüzyıllar boyu hep hikayeleri ile anılan bu Kız Kulesi 2500 yıl sonra Hamoğlu Holding’ in yaptığı restorasyondan sonra ilk kez kapılarını insanlara açmıştır. Yalnızlığın, aşkın, ulaşılmazlığın ve daha birçok şeyin sembolü olan Kız Kulesi için onlarca şiir yazılmış, yüzlerce resim yapılmış ve binlerce fotoğraf çekilmiştir. 2500 yaşında ve her dem genç kalacak olan Kız Kulesi‘ nin insanı büyüleyen gizem dolu atmosferi ile tanışmak ve gerçek hikayelerini dinlemek için gelin siz de o küçük pencerelerinden bakın…
Tarihçe
Kız Kulesi‘ nin mimari yapılanma süreci M.Ö. 341 yılına kadar uzanır. O dönemlerde boğazın çıkıntısı olan bu burun, (daha önce yarımada olduğu ile ilgili söylenceler vardır) “vus” adı ile anılır. Bu tarihte Komutan Chares’ in eşi için, mermer sütunlar üzerine yapılan bir anıt mezar kimliğinden sonra, M.Ö. 410′ da Sarayburnu‘ nun bulunduğu yerden, kulenin bulunduğu adaya zincir gerilerek, boğazın giriş ve çıkışlarını kontrol eden bir gümrük istasyonu haline getirilir. M.S. 1110′ lere geldiğimizde ise ilk belirgin yapı (kule), İmparator Manuel Comnenos tarafından inşa ettirilir. Savunma kulesi olarak inşa ettirilen bu yapı “Küçük Kale” anlamına gelen Arcla adını alır.

Bu yapı ile ilgili net bilgiler olmamakla birlikte bugünkü boyutlarına yakın olduğu düşünülmektedir. İstanbul‘ un fethi sırasında savunma amaçlı olarak kullanılan Kız Kulesi, 1453 yılından sonra çok farklı amaçlarla kullanılmıştır. Osmanlı döneminde savunma kalesi olmaktan çok bir gösteri platformu olarak kullanılmış ve Mehterler burada adaya yerleştirilen topların atışları ile birlikte nevbet (bir çesit İstiklal Marşı) okumuşlardır. 1509 depreminde zarar gören kule, daha sonraki yıllarda tekrar inşa ettirilir. Bunun dışında ilave edilen fenerle de gemilere yol gösterme işlevi yüklenir. O dönemde inşa edilen yapı, kule ve kale olarak iki ayrı bölümden oluşmuş ve içine sarnıç yapılmıştır. 1719 yılında fenerden çıkan alevle yanan Kız Kulesi, 1725 yılında şehrin Baş mimarı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından tekrar onarılır. Kule kısmı biraz değiştirilerek üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine de kurşunla kaplı bir kubbe oturtturulur ve bina kagir olarak tekrar yapılır. 1830 senesinde kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüşür. Osmanlı İmparatorluğu‘ nun çöküş devrine girmesi ile tekrar savunma kalesi olarak kullanılmaya başlanır ve toplarla donatılır.


Ünlü hattat Rakim‘ in yazısı ile kapısının üzerindeki mermere Sultan II. Mahmut’ un tuğrasını taşıyan kitabe yerleştirilir. 1857′ de tekrar fener ilave edilir ve 1920 yılında fenerin lambası otomatik ışık yapma sistemine kavuşur. 1944 senesinde yenileme yapılır. 1959 senesinde Askeriye’ ye devredilir ve radar istasyonu olarak kullanılır. 1982 senesinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ ne devredilir, bu dönemde bir ara geçici olarak siyanür deposu olarak kullanılır. 1992′ den itibaren buranın özel sektöre devri konuşulur, İstanbul Belediyesi, Üsküdar Belediyesi, Mimarlar Odası, Şairler, Turing, Ulusoy Şirketler Grubu gibi pek çok kurum çeşitli medyatik projeler üretirler…



Kız Kulesi Efsaneleri

Kız Kulesi‘ nin ulaşılmazlığı nedeniyle, insanlar onun içinde yaşanılanlar hakkında çok fazla bilgiye sahip olamamışlar ve içi ile ilgili hikayeler anlatmak ve düşler kurmak ile yetinmişlerdir. Kız Kulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidius‘ un kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye, Hero’ nun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero Afrodit’ in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’ in tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandros‘ un gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kız Kulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandros‘ un yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde Hero’ nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kız Kulesi‘ nden boğazın sularına bırakır.


Kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatra‘ nın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofya‘ nın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.


En son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi’ nin askerleri ile Kız Kulesi‘ne baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru‘ nun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdar‘ dan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen “Atı alan Üsküdar‘ ı geçti” lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulenin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız Kulesi ismini vermişlerdir. Antikçağ’ da Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır. Şimdi ise “Kız Kulesi” ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.



Ulaşım

Adres : Deniziçi Tarihi Kız Kulesi, Üsküdar Salacak Sahil Yolu / İstanbul
Rezarvasyon Tel : 0 216 342 47 47
Fax : 0 216 485 28 58
Web Sitesi : www.kizkulesi.com.tr
E-Posta : kizkulesi@kizkulesi.com.tr

Pisa kulesi

İtalya‘nın kuzeyindeki Pisa şehrinin Katedral Meydanı‘nda yeralan ve 1063-1090 yıllarında yapılan Duomo Katedrali‘nin çan kulesi, ana yapıdan ayrı olarak 1173′te yapılmıştır. Ünlü Pisa Kulesi, bu çan kulesidir. İnşa edildiği meydanın ismi İtalyanca Mucizeler Meydanı anlamına gelmektedir.


Pisa Kulesi’nin yapımı tam 174 yıl almıştır. Kule üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 sütun dizisinden meydana gelmiştir. 56 metre yüksekliktedir. Üzerine 294 basamaklı bir merdivenle çıkılır. En üstteki çanların bulunduğu 8. kat silindir biçimindedir. Pisa Kulesi’nde 7 adet çan bulunmaktadır.
Pisa Kulesi bitirildiği tarihten itibaren güneye doğru eğilmeye başlamıştır. Bunun sebebi temeldeki yumuşak zemindeki bir çökmedir. Günümüzde, Pisa Kulesi’nin tepesinden güney yönünde aşağı sarkıtılan bir çekül 4,3 metre açığa inmektedir. Ancak yapının ağırlık merkezinin izdüşümü kendi temel dairesinin içinde kaldığı için kule devrilmemektedir. Kule her yıl milimetrenin onda yedisi kadar (100 yılda 7 cm) eğilmektedir.


Pisa Kulesi, Pisa‘nın gücünün ve zenginliğinin bir sembolü olarak Cenova ve Venedik’e rakip olarak yapılmıştır. Ünlü bilim adamı Galile, bütün cisimlerin aynı hızla ve aynı fizik kanununa uyarak düştüklerini bu kulede yaptığı deneylerle ispat etmiştir.


Mussolini kulenin düzeltilmesi için emir vermiş ve temeline beton dökülmüş ama kule daha çok gömülmüştür.


2. Dünya Savaşı sırasında müttefikler Nazi’lerin kuleyi gözlem amacıyla kullandıklarını tespit etmişler, mütevazi bir Amerikan çavuşu, topçu birliğini çağırmamakla kulenin kaderini kurtarmıştır.


1964 yılında İtalya hükümeti kulenin düşmesini önlemek için yardım çağrısı yapmış, bu arada kulenin eğri oluşunun turist çekmesi de bir çelişki… matematikçiler, mühendisler, tarihçiler Azor adalarında buluşup toplantılar yapmışlar, 1990 Ocak ayında kule ziyaretlere kapatılmış, çanlar ağırlığı azaltmak amacıyla başka yere nakledilmiş, üçüncü kata çelik kablolar eklenmiş, kulenin yakınlarındaki evler güvenlik nedeniyle boşaltılmıştır.2001 yılında Pisa Kulesi tekrar açılmıştır. Kulenin daha 300 yıl yıkılmadan duracağı tahmin ediliyor. Piza Kulesi ve çevresindeki katedral, kilise ve mezarlık UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir.

Bu arada kulenin İtalyanca ismi ‘La torre di pisa’dır.

Kulenin mimarının ismi ise bilinmiyor, bu konuda çeşitli iddialar var ama hala bir sır!…


İletişim
Web Sitesi : www.torre.duomo.pisa.it

Balıkesir - Kuşcenneti Milli Parkı

Yeri: Balıkesir İli Bandırma İlçesi

Ulaşım: Marmara Bölgesinde, Balıkesir ili Bandırma ilçesi sınırları içinde Kuş Gölü (Manyas Gölü)'nün kuzeydoğusunda yer alan Milli Parka Balıkesir-Bandırma karayolunun 15 km’ sinde güneye sapan 3 km lik bir yolla ulaşılır.


Özelliği: Kış mevsiminin sonlarına doğru Kuş Gölü'nün suları yükselmeye başlar ve kuzeybatı kıyısındaki, küçük söğüt korusunu ve etrafındaki sazlıkları kaplar. Kışın bahara döndüğü günlerde soğuk devreleri güney ülkelerinde geçiren göçmen kuşlar yuva kuracak yer olarak sessizlik içindeki Kuşcenneti Milli Park'ını seçerler. Yuvalarında yumurtlar, kuluçkaya yatarlar. Yavrular gözlerini burada açarlar, beslenir, büyür, serpilir ve gelecek yıl yine gelmek üzere uzaklara uçarlar.


Göl suları, söğüt korusu ve sazlıkların sağladığı beslenme,güvenlik ve barınma olanakları ile elverişli iklim şartları, Avrupa-Asya kıtaları arasında büyük kuş göçlerini bu küçük (64 Ha) yurt köşesine yönelterek, yörenin memleketler arası ün kazanmasına neden olmaktadır.
Kaşıkçıdan balıkçılara, çeltikçiden karabataklara, sazbülbülünden pelikanlara, kuğudan kazlara, ördeklere kadar kuluçka yapan, kışlayan ve göç sırasında uğrayan 239 kuş türünden 2-3 milyon kuş her yıl buraya uğramaktadır.


Kuşcenneti Milli Parkının ülkemizdeki diğer Milli parklardan farklı özel bir yeri vardır. Uluslararası düzeyde önem taşıyan Milli Parktaki kuş zenginliği ve Milli Park tanımı içindeki başarılı koruma uygulaması nedeniyle 1976 yılında Avrupa Konseyince A sınıfı Avrupa diploması verilmiştir. 1981-1986-1991 ve 1996 yıllarında bu diplama yenilenmiştir. Ayrıca 15.4.1998 tarih ve 23314 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan kararla Kuşcenneti, Romsen Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan Hakkında Sözleşme) kapsamına alınmıştır.


Görülebilecek Yerler: Kuşcennetinde kuş yaşamının ilgi çekici dönemlerini izleme imkanı, Mart-Temmuz ve Eylül-Ekim ayları arasındadır.Gözetleme kulesinden geniş bir çevre gözetlenebilir.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkta bulunan müze ve idare merkezinde parkta başta kuşlar hakkında geniş bilgi verilmektedir. Milli Parkta bilimsel araştırmalar yapmak park yönetiminin iznine bağlıdır. Tanıtım vitrinleri vardır. 2001 yılında yeniden yapılmış olan kuş gözetleme kulesi dünyadaki benzerleri arasında en büyük olanıdır. Yüksekliği 17,5 mt olup platformu 40 kişi alabilen kulede ziyaretçilere dürbün verilmektedir. Parkta konaklama ve yiyecek hizmetleri yoktur. 1 kilometre uzaklıkta ki Sığırcıatik köyündeki pansiyonlar ya da Bandırma, Erdek ve Gönen’deki otellerde konaklama imkanı bulunabilir.

Bolu - Yedigöller Milli Parkı

Yeri: Bolu İli


Ulaşım: Batı Karadeniz bölgesinde Bolu ilinin kuzeyinde Zonguldak ilinin güneyinde yer alan Milli Parka Ankara-İstanbul karayolunun 152.km.sinden Yeniçağa ve 190 km.sindeki Bolu ilinden kuzeye ayrılan yollarla ulaşılır. Kışın Bolu-Yedigöller güzergahı(karla) kapalı olduğundan ulaşım sadece Yeniçağa-Mengen-Yazıcık üzerinden yapılır.


Özelliği: Batı Karadeniz Bölgesinin oldukça engebeli bir yöresinde bulunan Milli Parkta heyelanın oluşturduğu göller "Orman Denizi" ni andıran zengin bitki örtüsü göllerde yaşayan alabalıklar ve bu değerlerin yarattığı rekreasyon kullanım potansiyeli ana kaynakları oluştururlar.Genellikle yer yapısı serpantinlerden ve volkanik kayaçlardan oluşan sahada zaman zaman göçük yer hareketleri sürüklenmeye hazır arazi yapısı, göllerin meydana gelmesini hazırlayan başlıca faktörlerdir. Göller, kayan kitlelerin, vadilerin önlerini kapaması sonucu arkada suların biriktiği set gölleridir. Bunlardan bazıları dip kaçakları ile birbirine bağlantılıdır.


Milli Parkta hakim bitki örtüsü kayın ağaçlarıdır. Ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, göknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmektedir.
Etkili koruma ile Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda sayıları artan geyik, karaca, ayı, domuz, kurt, tilki ve sincap türleri bulunmaktadır.


Ülkemizde ilk kültür alabalığı üretme istasyonu 1969 yılında bu Milli Parkta kurulmuştur. Dolayısıyla rekreasyonel açıdan olta balıkçılığına kaynak olmuştur. Ayrıca kampçılık, günübirlik piknik, tabiat içerisinde yürüyüş, fotografçılık ziyaretçilerin uğraşlarıdır.


Görülebilecek Yerler: Yedigöler Milli Parkı içerisindeki Kapankaya manzara seyir yerine çıkıldığında gölleri ve eşsiz peyzaj güzellikleri görmek mümkün olduğu gibi, bu güzergah üzerinde anıt ağaç levhasını da görmek mümkündür. Yol kenarındaki levhanın bulunduğu yerden patika takip edildiğinde anıt ağaç görülebilir. Geyik üretim alanı ziyaret edilebilir.


Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Park içinde kampçılık ,günübirlik piknik, yürüyüş, fotoğraf çekimi gibi rekreaktif faaliyetler yapılırken konaklama ve yiyecek ihtiyaçları da tesis edilen dinlenme evleri, kır gazinosu ve büfeden karşılanılabilir.


Milli Parkta çadırla ve karavanla konaklanabildiği gibi, misafirhane ve bungalovlardan da faydalanılabilir.

Bursa - Uludağ Milli Parkı

Yeri: Bursa İli


Ulaşım: Marmara Bölgesinde Bursa ilinin güneyinde yükselen Uludağ üzerinde yer alan Milli Parka Bursa'dan 34 km.lik yaz-kış açık karayolu ile veya 40 kişilik kabini olan teleferikle 20 dakikada Sarıalan'a çıkılır. Oradan da minibüslerle "oteller bölgesine"ulaşılır. Özel helikopter servisi ile İstanbul'dan 25 dakikada Milli Parka varılabilir.


Özelliği: Yer kürenin derinliklerinden gelen magmanın kırıklar ve çatlaklar boyunca yeryüzüne doğru yükselmesi ve katılaşması sonunda meydana gelen Uludağ'ın jeolojik yapısını genellikle iç püskürük granit kayaçları oluşturmaktadır.Dağın bugünkü şeklini kazanması tektonik hareketler ve farklı aşınma etkisiyle oluşmuştur. Bursa ovasından kısa mesafede 2543 metreye kadar yüksek Uludağ,Marmara Bölgesinin en yüksek noktasıdır.Aras çağlayanı ve doruklarda görülen buzul izleri Uludağ'ın jeomorfolojik yapısının ilgi çekici özellikleridir.


Milli Parkın bir başka özelliği de Bursa ovasından Uludağ'ın doruklarına doğru değişen bitki topluluklarının meydana getirdiği orman kuşaklarıdır. Botanik bilimci MAYR'ın bitki kuşaklarını muhtelif yüksekliklerde karakterize etmesi bakımından Dünya Ormancılık Literatüründe özel bir önemi vardır.


Milli Parkın elverişli tabiat şartları ayı, kurt, çakal, tilki, karaca, geyik, tavşan, domuz, keklik, yabani güvercin, akbaba, kartal, çaylak, bülbül, çalıkuşu gibi hayvanların yaşaması ve çoğalmasına imkan vermiştir.


Aralık-Mayıs ayları boyunca Uludağ karla örtülüdür. 3.95 metreye varan kar kalınlığı, kayak yapmaya son derece elverişli, kar kalitesi ile Uludağ;Türkiye'nin en önemli kış sporları merkezidir.


Görülebilecek Yerler: Çobankaya ve Sarıalan kamp-günübirlik kullanım alanı Milli Parkın farklı peyzaj değerlerini Çobankaya mevkiindeki "Bakacak Manzara Seyir Terası" ise daha geniş bir perspektifte peyzaj değerlerini, Bursa ovasını ve kent gelişimini ziyaretçilere sunar.


Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Park sahası içerisinde"Oteller Bölgesi"diye adlandırılan mevkii ziyaretçilere kış aktivitelerinde kayak imkanı sunarken, Sarıalan,Çobankaya ve Kirazlıyayla mevkiileri kamp ve günübirlik kullanımlar için düzenlenmiş sahalardandır.
Sarıalan mevkiinde sabit (baraka, Bungalow) ve çadır ile kamp yapma imkanı sağlamakta, oteller bölgesinde ise gerek kamu gerekse özel işletmeler gecelemeye olanak sağlar. Çobankaya mevkiinde ise yalnızca çadırla kamp yapılabilmektedir.

Çanakkale - Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı

Yeri: 1973'te kurulmuş ve Birleşmiş Milletler Milli Parklar ve Koruma Alanları listesinde olan Park, Çanakkale ili sınırları içerisinde, Gelibolu Yarımadasının güney ucunda, Çanakkale Boğazı'nın Avrupa yakasında 33.000 hektarlık bir alanı kapsamaktadır.


Ulaşım: Park'a Edirne ve İstanbul'dan Tekirdağ ve Gelibolu yolu ile;Ankara, Bursa ve İzmir'den ise Çanakkale'den Kilitbahir ve Eceabat'a düzenlenen feribot seferiyle ulaşılır. En yakın havaalanı Çanakkale'dedir ancak tarifeli sefer yapılmamaktadır.


Özelliği: Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Deniz ve Kara Muharebelerinin yapıldığı yerler Park içerisindedir. Ayrıca Batık gemiler, toplar, sperler, kaleler ve burçlardan ve savaşla ilgili yüzlerce başka kalıntıdan oluşan geniş bir yelpazenin yanı sıra 250.000'i aşan Türk Şehidinin ve yine 250.000'i aşan Avustralya,Yeni Zelenda, İngiliz ve Fransız askerlerinin savaş mezarları ve anıtları buradadır.


Muharebe alanları,savaş mezarları,,anıtlar ve savaşlı ilgili kalıntılar "tarihi sit alanı" ve "kültürel varlık" olarak tescil edilmiştir. Ayrıca MÖ 4000 tarihine dek giden birçok "Arkeolojik sit alanı ve anıtı"vardır. Çok çeşitli "doğal sit alanları ve anıtlar" içerisinde ise kumsallar, koyaklar, Akdeniz çalıları(maki) ile karışık koru parçaları, çarpıcı görünümlü jeolojik ve jeomorfolojik oluşumlar,bir tuz gölü(yakın zamana kadar bir kıyı gölüydü)ve 15. yüzyıl askeri mimarisinin eşsiz örneklerini içeren ilginç bir "kültürel miras" kolleksiyonu vardır.



Görülebilecek Yerler: Gelibolu Yarımadası, denizlerin kendine has akıntıları, az yükseltili, dik yamaçlı kıyıları ,oya gibi işlenmiş girintili çıkıntılı koyları,uzun kumsalları ile yörenin ormanlık tepeleri, vadileri savaşın akışında etkili rol oynamıştır.



Milli Parkta; Kilitbahirtaş Yaylası,Seddülbahir Savaş Alanı,Maeste Koyu,Tekke Köyü,Ertuğrul Koyu, İkizler Koyu, Hisarlık Tepe, Alçı Tepe,Zığındere, Kereviz Dere, Arıburnu, Anafartalar Savaş Alanlarında Kaba Tepe, Kanlı Şist, Conkbayırı,Savla ovası, Kakma Dağı ayrıca Türk Şehitlik ve Anıtları, Yabancı Mezarlık ve Anıtlar, Savaş kalıntıları (Tabyalar-silahlar, siperler, batıklar) Arkeolojik ve Tarihi Sitler,Müzeler ve Yerleşmeler görülmesi gerekli yerlerdir.


Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Tabii çevrenin zengin güzellikleri ve savaş alanları dışında, Kabatepe'deki müze, piknik ve kamp alanlarından faydalanılabilinir. Ayrıca Eceabat İdare ve Ziyaretçi Merkezi ile buradaki günübirlik alan ve kır gazinosundan faydalanmak mümkündür. Çadır ve karavanla konaklama imkanı mevcuttur.

Çanakkale - Troya Tarihi Milli Parkı

Yeri: Çanakkale ili Ezine ilçe sınırları içerisinde Çanakkale Boğazının girişinde yer almaktadır.
Ulaşım: Milli Park alanına Çanakkale -İzmir Devlet karayolu ve Bursa-Balıkesir üzerinden gelen Devlet Karayolu ile ulaşılabilir.Troya Çanakkale-İzmir Devlet karayolunun 28 km. sinin 5 km içerisindedir.



Özelliği: Milli Parkın ana kaynak değerini,Troya'lılar ile Aka'ların 10 yıl süren harplerindeki kahraman savaşçıların efsanevi hikayeleri ile asırlar boyunca uluslararası bir üne sahip olan ve ozan Homeros'un epik İliada ve Odysea ile ölümsüzleşen Troya kenti oluşturmaktadır.
Arkeologlar , İliada da hikaye edilen Troya'nın üç bin yıllık tarihi süresince yayılım gösteren dokuz antik medeniyet katından sadece birinin kapsamından geçtiğini tanımlamışlardır. Bu kat Homeros'un dünyaca bilinen ve tanınan Troyası'dır.



Troya tarihi ve onunla ilgili özellikler, Troas Bölgesinin yani Edremit körfezinin kuzeyinden Marmara denizinin güney kıyılarına kadar olan bölgeyi kaplamaktadır.



Milli Parkın ve çevresinin tabiat tarihi ile ilgili en önemli özelliği, jeolojik özelliğidir. Troya ve çevresinde genel olarak jeolojik yapıyı, geniş alanlar kaplayan neojen formasyonlar meydana getirir.



Çanakkale Boğazı ve Ege kıyıları uygun plaj olanakları ile rekreaktif değer taşımaktadır.
Görülebilecek Yerler: Milli Park sahası içerisinde öncelikli olarak görülebilecek yerlerin başında Troya şehri gelmektedir. Ayrıca Çanakkale Boğazı kıyılarında sunduğu görsel peyzaj değerleri ile ziyaretçilerin rekreaktif ihtiyaçlarını karşılayacak düzeydedir.



Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Park sahası içerisinde konaklama imkanı olmayıp, Milli Parkın yakınında yer alan Çanakkale ili Ezine ilçesinde ziyaretçiler konaklama yapabilirler. Ayrıca Troya Milli Parkının Kuzeyinde yer alan Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı ile güneyinde yer alan Kaz Dağı Milli Parkı ziyaretçilere tarihsel özelliği ile eşsiz peyzaj ve doğal güzellikleri sunması açısından yörede ziyaretçilerin alternatif ziyaret sahalarıdır.

Çorum / Boğazköy - Alacahöyük Tarihi Milli Parkı

Yeri: İç Anadolu Bölgesinde , Çorum ili Boğazkale ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.
Ulaşım: Milli Park alanına,Sungurlu-Çorum karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Sungurlu'ya 29 km.,Yozgat'a 29 km., Ankara'ya 203 km. mesafededir.



Özelliği: Milli Parkın ana kaynak değeri, tarih ve arkeolojidir. Anadolu'nun en önemli medeniyetlerinden biri olan Hitit uygarlığının merkezi Boğazköy (Hattusas)'ün kalıntılarını içerisine alan Milli Parkta başlıca yapılar surlar,surlardaki kapılar ve tünel, Büyük kaledeki saray arşiv binası ve mabetlerdir.



Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusunda Hitit başşehrinin dışında bulunan Yazılıkaya Açıkhava mabedine, Sungurlu'dan Boğazkale'ye gelirken köye girmeden sola sapılan bir yol ile ulaşılır. Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'da Hitit'lerin kralı, kraliçe,tanrı ve tanrıçaları rölyefleri yer almıştır.



Saha, doğal değer açısından; insan eliyle Anadolu Platosunun flora ve faunaya yapılan tahribatı göstermesi sebebiyle örnek bir görünüm sunar. Orman örtüsünün yerini antropojen step araziye bırakması sonucu fauna değişmiştir. Genel olarak saha, çiftlik ve otlama için kullanılan hemen hemen ağaçsız bir step görüntüsü kazanmıştır.



Görülebilecek Yerler: Hitit Uygarlığının merkezi Boğazköy (Hattusas)'ün kalıntıları, surlar, kapılar ve tünel, Büyükkale'deki saray arşivi binası ve mabetleri ile Anadolu'da bilinen ilk Panteon olan Yazılıkaya'daki Hitit'lerin kralı,kraliçe,tanrı ve tanrıça rölyefleri Milli Park alanında ziyaretçilerin görmesi gerekli yerlerdir.



Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretçi dönemi Mayıs-Ekim ayları arasıdır. Konaklama ihtiyacı Boğazkale ilçesinden karşılanabilir.

Denizli - Honaz Dağı Milli Parkı

Yeri: Denizli ili Honaz ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.


Ulaşım: Afyon-Denizli ile Afyon-İzmir devlet karayolu ile Milli Park alanına ulaşım sağlanmaktadır.


Özelliği: Milli Parkın ana özelliğini, Ege Bölgesinin en yüksek dağı olan ve2528 m. yüksekliğe sahip olan Honaz Dağı bünyesindeki kaynaklar oluşturmaktadır.


Ege Bölgesinde Pleistosen döneminde Periglasiyal ortam şartlarını hüküm sürdüğü az sayıda yerlerden birisi de Honaz Dağıdır. Dağ üzerinde birçok Periglasiyal koşulları karakterize eden jeomorfolojik şekil bulunmakta olup, ana şekil grubu olarak ise; horst biçimi yüzeye hakim olmaktadır. Düşey yöndeki faylanmalar sonucu Honaz Dağı oldukça dik bir görünüm kazanmıştır. Yörenin genel litolojik yapısı gnays ve mikaşistlerden meydana gelmekte olup,yer yer kristalize kireç taşlarına da rastlanmaktadır.



Yoğun bitki örtüsüne sahip Honaz Dağı üzerinde alt floraya ait endemik türler bulunmakta, Alpin floraya ait türler ise dağın üst zonlarında yer almaktadır. Orman formasyonu içerisinde kızılçam (Pinus Brutia),karaçam(Pinus Nigra)ve ardıç hakim türlerdir.


Yaban Hayatı açısından da zenginlik içeren sahada özellikle dağ keçisi yoğun olarak bulunmaktadır. Ayrıca yaban domuzu , tavşan, tilki, porsuk,sansar vb. türlerde görülmektedir.
Honaz Dağı , gerek topografik özellikleri ve uygun eğim koşulları gerekse kar yağışının yeterli düzeyde olması nedeniyle ülkemizde kayak potansiyeli yüksek alanlardan birisidir.
Yöre; arkeolojik özelliği açısından da zenginliğe sahiptir. Özellikle Collossea antik kentinde bir çok kaya mezarları bulunmaktadır. Sahada yapılacak arkeolojik araştırmalarla bu zenginliğin daha da artacağı beklenmektedir.



Görülebilecek Yerler: Honaz Dağı bitki zenginliği, peyzaj güzelliklerini, mevcut ulaşım ağının takip edilerek gidilmesi sonucu bu değerlerini ziyaretçileri ile paylaşır. Ayrıca Honaz ilçesi giriş yolu üzerinde yer alır. Collossea antik kent sahası da arkeolojik zenginliğini ziyaretçilere sunmaktadır.



Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Honaz ilçesi yakınlarında yer alan günübirlik kullanım alanı ise İzmir yolu üzerinde ki Cankurtaran günübirlik kullanım alanı ziyaretçilere hizmet sunmaktadır. Milli Parkın en yakın yerleşim alanı Honaz ilçesi ile Denizli il merkezi konaklama için uygun yerleşimlerdir.

Isparta - Kızıldağ Milli Parkı

Yeri: Isparta ili Şarkikaraağaç ve Yenişarbademli ilçesi

Ulaşım Akdeniz Bölgesinde Isparta ili Şarkikaraağaç ilçesi sınırlarında yer alan Milli Park Şarkikaraağaç 'a 5 km. Isparta'ya 120 km. mesafededir.



Özelliği: Parkın üzerinde yer aldığı Kızıldağ ile Beyşehir Gölü 'nün kuzey kıyıları arasında uzanan dalgalı arazi üzerinde genellikle erozyonla aşınmış yer şekilleri görülmektedir. Alanın jeolojik yapısını kalker kayaçlarından meydana gelen formasyonlar meydana getirir. Milli Parkın bitki örtüsünü sedir ormanları ve bozuk maki toplulukları meydana getirir. Amatör dağcılar, 1840 m. yükseklikteki Büyüksivri tepeye tırmanarak dağ sporu yapılabilir.



Görülebilecek Yerler: Milli Parkın üzerinde yer aldığı Kızıldağ ile Beyşehir Gölü bitki örtüsü, botanik özellikleriyle görülmesi gerekli sedir ormanlarıdır. Ayrıca manzara seyir noktalarından Beyşehir Gölü'nü görmek mümkündür. Yanı sıra Şarkikaraağaç 'lıların Temmuz ayının ikinci pazarında Milli Parkta düzenledikleri geleneksel Helva Bayramı görülmeye değerdir.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkta kamp ve piknik imkanı bulunmaktadır.Sedir ormanlarının oksijen üretimi nedeniyle Milli Parkın temiz havası solunum yolları rahatsızlığı bulunanlar için Büyüksivri tepe uygundur.



Çadır ve karavanla konaklama yapılabilir. Ayrıca Milli Park içinde halka açık bungalovlar ile kır gazinosu bulunmaktadır.

Isparta - Kovada Gölü Milli Parkı

Yeri: Isparta İli


Ulaşım: Akdeniz Bölgesinin güller bölgesinde yer alan Milli Parka, Isparta-Eğirdir-Konya devlet karayolundan ayrılıp güneye dönen 23 km.lik bir yol ile ulaşılmaktadır.



Özelliği: Kovada Gölünün meydana gelişi, Batı Toroslarda görülen karstik göllere benzer.Havzaya düşen yağmur sularının fiziksel ve kimyasal aşınmasına eklenen tektonik yer hareketleriyle şekillenen göl, karstik bir polyedir. Eğirdir Gölünün güneye doğru uzantısı olan Kovada Gölü, sonradan aradaki dar vadinin alüvyonlarla dolması sonunda bugünkü şeklini almıştır.




Tatlısu levreği(sudak), tatlısu istakozu ve sazandan meydana gelen göl faunası sayı olarak oldukça iyi durumdadır. Kızılçam, meşe, çınar ağaçlarından meydana gelen bitki örtüsü ve parkın tabii güzellikleri Milli Parkın ana kaynak değeri olan açıkhava dinlenme kullanma potansiyeline katkıda bulunmaktadır. Sahanın meydana gelişini hazırlayan karst morfolojisi, bakir doğanın araştırılması, yürüyüş, manzara seyretme, tırmanma ve primativ kampçılık imkanı sağlamaktadır.




Görülebilecek Yerler: Kovada Gölü Milli Parkı rekreasyonel kullanıma müsait olan en önemli doğal özelliği olan alanlardan biridir.




Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Sahanın meydana geliş özelliği yürüyüş, tırmanma, kampçılık faaliyetlerine imkan tanımaktadır. Çadır ve karavanla konaklama imkanı mümkündür.

Kastamonu - Bartın Küre Dağları Milli Parkı

Yeri: Batı Karadeniz Bölgesinin Kastamonu ve Bartın İli Sınırlarında 37.000 Hektarlık bir alanı kapsamaktadır.



Özelliği: Küre Dağları Milli Parkı Batı Karadeniz Bölgesinin Küre Dağları üzerinde zengin ağaç çeşitliliği, Flora ve Fauna ile yaban hayatına sahiptir.Kullanıma açılmamış bakir yerlerden biridir. İdare olarak Milli Park çevresinde Azdavay, Pınarbaşı,Ulus, Bartın, Kurucaşile,Amasra ve Cide bulunmaktadır. Geyik, Karaca, Ayı, Kurt,Tilki, Çakal, Tavşan, Yaban Domuzu, Ötücü Kuşlar ve Yırtıcı Kuşlar ile Sürüngenler de vardır.



Görülebilecek Yerler: Ilıca Köyünde Ilıca Şelalesi Valla Kanyonu Aydos Kanyonu ve Ilgarini Mağarası görülmeye değerdir.


Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Park Müdürlüğü Kuruluşu olmadığından hizmeti bulunmamaktadır.

Konya - Beyşehir Gölü Milli Parkı

Yeri: Konya ili Beyşehir ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.


Ulaşım: Milli Park alanına Konya-Beyşehir bağlantısını sağlayan 238 nolu Devlet Karayolu ile ulaşılmaktadır. Saha, Konya'ya 94 km,Isparta'ya 105 km mesafededir.


Özelliği: Ülkemizin üçüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölünün jeomorfolojik yapısı karstik arazi şekillerinden, çok sayıda düden ve dolinlerin birleşmesi sonucu oluşan polye karakterindedir. Yörenin genel jeolojik yapısını teşkil eden kalkerlerin , suların kimyasal reaksiyonu sonucu ezilmesi, bu karstik yer şekillerinin kalıntıları olan ve yükseklikleri 20-50 m. arasında değişen çok sayıda ada bulunmaktadır.


Göl suyu alkalin özelliktedir. Sazan ,alabalık , çiçek balığı, gövce, sarıbalık ve tatlı su levreği gibi türler, su kaplumbağası ve yılanlar gölün faunasını oluşturmaktadır. Göl içerisindeki irili ufaklı adalar, su kuşlarının yuvalanmaları ve kuluçkalanmaları açısından önem teşkil ederler. Adalar dalgıç türleri , kuğular, karabataklar, bazı balıkçıl türleri ve ördekler için kışlama ve kuluçka alanlarıdır.



Milli parkın orman formasyonu ardıç , karaçam, göknar, sedir ve meşe türleri oluşturmakta ağaçlar yeryer göl kenarına kadar uzanarak Beyşehir Gölünün koylarını ve körfezlerini görsel açıdan eşsiz manzara güzelliklerini kavuştururlar.



Hitit, Frig,Lidya, Pers,Roma ve Bizans egemenliği altında kalan yine 1076'da Konya'da Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulmasıyla Türk egemenliğine girmiştir. Yenişarbademli yakınlarında, göl kenarında ve 3 km. kadar açıktaki Kızkalesi adacığı üzerindeki kalıntılar,Kubadabad Sarayı Harabeleri Selçuk Döneminin eserleridir.



Görülebilecek Yerler: Üstün değerdeki peyzaj güzellikleri, göçmen kuşlar için iyi bir barınak olması , potansiyel göl sularına dayalı su sporlarına elverişli göl kıyılarının bulunması ile Selçuklu Dönemine ait kültürel kaynaklar, Milli Parkın özelliğini oluşturmakta ve görülmeye değer niteliktedir.



Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Milli Parkın yoğun ziyaretli dönemi Mayıs-ekim aylarıdır. Ziyaretçiler için günübirlik ve kamp yapma imkanlarını sunmaktadır.



Çadırla ve karavanla Milli Park yetkililerinin kontrolünde ve göstereceği yerlerde kamp yapılabilir. Ayrıca Beyşehir ilçesi de konaklama için uygundur.

Manisa - Spil Dağı Milli Parkı

Yeri: Manisa ili


Ulaşım: Ege Bölgesinde Manisa ilinin yamaçlarına yaslandığı Spil Dağı üzerinde yer alan Milli Park Manisa'dan 24 km.lik bir karayolu ile ulaşılmaktadır.


Özelliği: Kanyon vadiler, inler, mağaralar, dolinler ve lapyalar gibi karstik oluşumları jeolojik yapısından kaynaklanan ilgi çekeci yer şekilleridir.


Çam, ardıç, kavak, ceviz, kızılağaç, karaağaç, meşe ağaçlarından meydana gelen bölgenin zengin bitki türleri yanında, Milli Parkta bilimsel araştırmalarla belirlenen 20'den fazla endemik bitki türü bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir devrine adını veren ve Avrupa Ülkelerine de götürülen Manisa laleleri de Milli Parkta tabii olarak yetişmektedir.


Ayı, karaca, kurt, çakal, domuz, tilki, sansar, porsuk, dağ keçisi, akbaba, kartal ve sülün yörede yaşayan yaban hayvanlarıdır.


Milli Parkın tarihi ve mitolojik yönü de zengindir. Mitolojiye göre Spil Dağına adını veren zaman tanrısı Kronos'un karısı Kybele (Sipylena)'dir. Kybele bütün tanrıların, tanrıçaların olduğu gibi bitkilerin,hayvanların ve insanların bereket tanrıçasıdır. Akpınar mevkiinde kaya üzerinde oturmuş röliefi vardır. Bir diğer kaynağa göre de Frikya Kralı Menos 'un kızı Spilos 'un bu dağa atılarak vahşi hayvanlar tarafından büyütülmesinden dolayı dağa Spilos adı verilmiştir. Lidya Kralı Tantalos kale yaptırmış ,kalenin bitmesi şerefine verdiği ziyafette oğlu Pelops'u doğrayıp tanrılara sunduğu için onlar tarafından cezalandırılmıştır. "Ağlayan Kaya" olarak bilinen yer ise mitolojiye göre 14 çocuğunun tanrıça Leto’nun çocukları Apollon ve Artemis tarafından öldürülmesi sonucu, çocuklarının ardından ağlayan Niobe'ye aittir.


Arazinin jeomorfolojik yapısı dağcılık tracking ve atıcılık sporlarına uygundur. Ataalanı mevkiinde halkın kamp ve günübirlik rekreasyon ihtiyaçları karşılanabilir.

Görülebilecek Yerler: "Ağlayan Kaya" adıyla bilinen yer görülmeye değer güzelliktedir. ('Mitoloji de bu kaya 14 çocuğunun öldürülmesi ile ardından ağlayan Niobe'ye aittir.)


Milli Parkın Dulkadın mevkiinde mağaralar eskiden yerleşim birimi olarak kullanılmıştır, Buraya ait bazı buluntular Manisa Müzesinde sergilenmektedir.


Milli Parkın doğusunda 600 metre yükseklikte bulunan ve içi tamamen sülüklerle dolu olan "Sülüklü Göl" kalker bazı erimesi ile meydana gelmiş bir dolin gölüdür. Yine suların kalker serilelinin altını eritip oymaları ile çok sayıda inler oluşmuş bunların en büyüğü "Paşaini"dir. Parkın yakınında sıcaklığı en az 21 dereceye kadar yükselen ılıca mevcuttur.


Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Park bölge halkının rekreasyon ihtiyacını gidermektedir. Arazinin jeomorfolojik yapısı dağcılık sporuna uygundur. Aynı zamanda track ve atıcılık sporları da yapılmaktadır. Milli Parkın Ataalanı mevkiinde düzenlenen günübirlik ve kamp alanı bölge halkının yaz-kış rekreasyon ihtiyacını büyük ölçüde karşılamaktadır. Kır gazinosu ve bunglowlar mevcut hizmetler içindedir.


Dağ dinlenme evlerinde önceden rezervasyon yapmak suretiyle konaklamak mümkündür. Rezervasyon için Spil Milli Park Başmühendisliği Tel: 0 236 237 10 63-65

Muğla - Marmaris Milli Parkı

Yeri: Milli Park alanı Muğla ili, Marmaris ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır.
Ulaşım: Milli Park Muğla iline 6 km mesafede olup 550 ve 400 nolu devlet karayolu ile ulaşılmaktadır. Ayrıca deniz ulaşım imkanlarına da sahiptir.


Özelliği: Sahanın jeolojik yapısı , genel olarak magmatik ve kalker kayaçları ile alüvyon ve yamaç molozlarından oluşmuştur. Kuzey -Batısında mostra veren kretase yaşlı magmatik kayaların okside olması kızıl renkli görünümlere yol açmıştır. Kalkerler ise sahanın doğusunda geniş mostra verirler. Kalker Mostralarının batı kısmı tabakalı , doğu kısmı ise masif durumdadır.
Milli Parkın orman formasyonu kızılçam(Pinus Brutia)oluşturmaktadır. Bununla birlikte endemik bir tür olan sığla ağacı sahanın belirli bölgelerinde yayılım gösterir.Sığla ağaçları, derin nemli ve ağır topraklı taban arazilerinden yetişir. Vadi içerisinde ise kızılçam ,meşe,çınar ve kızılağaç farklı karışık ve etkileyici peyzaj değerlerini sunar.Ayrıca pırnal meşesi,kemes meşesi, yabani zeytin, kocayemiş, tesbih, sumak, keçiboynuzu, melengiç, zakkum ve defne gibi ağaçcık formlu Akdeniz bitkileri de Milli Park alanında geniş yayılış alanları gösterirler.



Saha Yaban Hayatı zenginlik içermekte olup özellikle Marmaris -Köyceğiz arasında bulunan ve nesli tükenme tehlikesi bulunan yaban keçilerinin yanı sıra ayı, karakulak,tilki, sincap,gelincik vb. memeli hayvanlara da rastlanmaktadır.



Milli Park sahasında;antik Physkos kenti(Marmaris),Amos(Hisarönü)kenti yer almakta olup, antik çağda bu bölge Karia Bölgesi olarak tanımlanmaktadır. Burada Rhodos kolonisi izleri görülmektedir. Amos da bir tiyatro,tapınak ve bazı heykel kaidelerine rastlanmaktadır. Bir Karia kenti olan Amos'un etrafı aynı dönemden kalma bir sur duvarı ile çevrilidir. Physkos antik kenti ise Hellenistik çağda inşa edilmiş sur duvarları yer alır.



Görülebilecek Yerler: Milli Park sahası içerisinde bakir kıyılar, flora ve fauna açısından zenginliği ile başta Cennet Adası ve diğer adalar görülmeye değer. Ayrıca bitki zenginliği ile peyzaj değerleri yüksek olan vadi boyları da ziyaretçilere doyumsuz görüntüler sunar.



Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Yöreye gelen ve doğa içerisinde bulunmaktan zevk duyan ziyaretçiler için sahil boylarında günübirlik ve kamp alanları mevcuttur. Marmaris , İçmeler yerleşim alanları tatil bölgesi Milli Parkın ziyaretçilerine konaklama imkanı sunmaktadır.