Denizli Örenyerleri

PAMUKKALE TRAVERTENLERİ


Traverten sözcüğü, İtalya'da geniş traverten çökellerinin bulunduğu Tivoli'nin, Roma zamanındaki adı olan "Tivertino"dan gelmektedir. Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır.


Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir.
Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C° arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölge potansiyeli içinde yer alan bir ünitedir. Kaynak, antik devirlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m. uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m.lik kısmı çökelmenin olduğu traverten katmanlarına dökülmekte ve ortalama 240-300 m. yol katetmektedir.


Katmanlı havuzcuklarda ve katkat seddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir. Zaman içinde sertleşmekte ve "traverten" olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katmanlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşak haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına ve çökelme dengesinin bozulmasına sebep olmaktadır.




KARAHAYIT KIRMIZISU


Kırmızısu; Akköy İlçesi, Karahayıt Kasabası içindedir. Pamukkalenin yaklaşık 5 km. kuzeyindedir.


Kırmızısu travertenleri 60 derece sıcaklıkta çıkan termalsu çevresinde oluşmuştur. Termal suyun içindeki maden oksitleri nedeniyle kırmızı, yeşil ve beyaz renkli traverten tabakaları oluşturmaktadır.


Yakın zamana kadar daha çok iç turizme hizmet veren Karahayıt kaplıcaları artan konaklama tesisleri ile önem kazanmış ve Pamukkale'den sonra turizmdeki yerini almıştır.
Karahayıt kırmızısu travertenleri yaklaşık 500 m² lik bir alandadır. Doğal güzelliği bakımından ilin görülmeye değer önemli turizm beldelerinden birisidir.


LAODİKEİA


Denizli İli'nin 6 km. kuzeyinde yer alan antik Laodikeia kenti coğrafi bakımdan çok uygun bir noktada ve Lykos ırmağının güneyinde kurulmuştur. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok "Lykos'un kıyısındaki Laodikeia" şeklinde geçmektedir. Tarihçi Plinius'a göre Laodikeia, önceleri Diospolis "Zeus'un şehri", daha sonraları da Rhoas adını taşıyan bir köyün yıkıntıları üzerine inşa edilmiştir. Diospolis adı, buradaki Zeus kültüne verilen önemin bir simgesidir. Rhoas adı ise, yerli Anadolu dillerinden birine ait olabilir.

Diğer antik kaynaklara göre ise, kent İ.Ö. 263-261 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve şehre Antiokhos'un karısı Laodike'nin adı verilmiştir.


Laodikeia, İ.Ö.1. yüzyılda, Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Şehirdeki büyük sanat eserleri bu döneme ait olduğu gibi, yine bu yüzyılda burada düzenlenen gladyatör döğüşleri şehre ayrı bir önem kazandırmıştır. Romalılar Laodikeia'ya özel bir önem vermişlerdir. Ünlü devlet adamı ve hatip Cicero, İ.Ö.50 yılında buraya gelmiş ve kentin bazı hukuki sorunları ile uğraşmıştır. Yine bu tarihlerde Romalılar, Laodikeia'yı Kibyra (horzum) conventusunun merkezi yapmışlardır. Roma İmparatoru Hadrianus, İ.S. 129 yılında şehri ziyaret etmiş ve buradan Roma'ya mektuplar yazmıştır.


Kent ile Roma arasındaki ilişkilerin ne kadar iyi olduğunu gösteren diğer bir kanıt da, İ.S. 90-146 yılları arasında bu kentte yaşadığı bilinen ünlü Zenon ailesinin sahip olduğu mevki, servet ve imtiyazlardır. Nitekim, bu aileden olan Polemon adında biri, Antonius tarafından Lykaonia, Kilikia ve Pontus'a yönetici olarak atanmıştır.


Yazıtlar ve sikkeler, Laodikeia'nın dini hayatı hakkında da bilgiler vermektedir. İmparatorluk devrine ait çok sayıdaki sikke üzerinde görülen Zeus Laodiokos figürü, bu kentte Zeus kültüne verilen önemin göstergesidir. Laodikeia'nın geç devirlerine ilişkin bilgilerimiz çok sınırlıdır.
Birkaç metin bize, Hırıstiyanlığın başlangıç devirlerinde Laodikeia'nın durumu hakkında bazı ipuçları veriyor. Diğer yerlerde olduğu gibi, burada da Hırıstiyanlık, önce Yahudi toplumunu etkilemiştir.


Nitekim Küçük Asia'nın 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması Hırıstiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Antik devirde Goncalı ve Eskihisar köyleri yakınlarında kurulmuş olan Laodikeia kentinin hangi nedenle tümüyle terkedildiğini bilmiyoruz. Ancak, büyük depremlerin bunda rol oynadığını tahmin etmek güç değildir. İ.S. 194 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem şehri yerle bir etmiştir





Laodikeia'nın Yapıları


Büyük Tiyatro: Antik şehrin kuzeydoğu tarafında, Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma tarzında yapılmıştır. Skene'si tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrası oldukça sağlam durumdadır. Yaklaşık 20.000 kişi alabilecek büyüklüktedir.


Küçük Tiyatro


Büyük tiyatronun 300 m. kadar kuzeybatısında yer almaktadır. Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun olarak Roma tarzında inşa edilmiştir. Skene'si tamamen yıkılmış olup cavea ve orkestrasında da bozulmalar mevcuttur. Yaklaşık 15.000 kişi alabilecek büyüklüktedir.


Stadyum ve Gymnasium: Şehrin güney-batısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile gymnasium bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. İ.S. 79 yıllarında yapılan stadyumun uzunluğu 350 m., genişliği 60 m. dir. Amfiteatr şeklinde yapılmış olan yapının 24 basamaklı oturma sırası bulunmaktadır. Büyük bölümü tahrip olmuştur. İ.S. 2.yüzyılda yapılan gymnasium proconsul Gargilius Antioius tarafından inşa ettirilerek İmparator Hadrianus ve eşi Sabina'ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur.


Anıtsal Çeşme: Kentin ana caddesi ile ara caddesi köşesinde yer almaktadır. İki cepheli olarak yapılmıştır. Nişleri mevcuttur. Bizans Döneminde onarım görmüştür.


Meclis Binası: Kentin güney-batısındadır. Dikdörtgen planlı olan anıtsal yapı, doğu-batı istikametinde uzanmaktadır.


Ana giriş doğu cephesindedir. Bina girişten itibaren dört bölümlü olarak kemer ve tonoz sistemi ile yapılmıştır. Yapının üst kısımları tamamen, taşıyıcı unsurları ise kısmen yıkılmış ve tahrip olmuştur.


Zeus Tapınağı: Antik Laodikeia kentinin sütunlu caddesinin doğu kesiminde, küçük tiyatro ile nymphaeum arasında bulunmaktadır.


Fakat sadece süsleme elemanlarının parçaları görülebilmektedir.

Kilise: Sütunlu caddenin güneyinde caddeye bitişik olarak inşa edilmiştir.


Sadece taşıyıcı bölümlerin bir kısmı ayakta kalmıştır. Ana girişi batıdadır. Orta bölümde dördü kemerli, dördü düz olmak üzere sekiz adet paye kullanılmıştır.


TRİPOLİS


Denizli İl merkezinin 40 km. kuzeyindedir. Buldan İlçesi Yenicekent Kasabası'nın doğusunda, Büyük Menderes Nehri ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur. Batıya açılan Büyük Menderes ovası ile hem Ege kıyılarına hem de İç Anadolu ve Akdeniz'e bağlanmaktadır.
Kent güneyindeki Çürüksu Vadisi'nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia'ya 30 km., Hierapolis'e ise 20 km. uzaklıktadır.


Tripolis, Lidya bölgesi içinde, Karya ve Frigya bölgelerine ulaşımı sağlayan, sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden birisidir. Kuruluş biçimi ve şehircilik anlayışı ile yörenin, en zengin kentlerindendir. Tripolis'in, Lidyalılar zamanında kurulduğu tahmin edilmektedir. Lidya, Pers ve Hellenistik dönemlere ait tarihi bilgiler henüz yoktur. Bu devirlerle ilgili kalıntılara da rastlanmamaktadır. Kentin kalıntıları üslup yönünden Roma ve Bizans Dönemi karakteri taşımaktadır. Anıtsal yapıların en iyi örnekleri İ.S. 1., 2. ve 3. yüzyıllarda yapılmıştır. Plinius'a göre, şehrin bir diğer adı Apollonia'dır. Sikkelerinde tanrıça Leto'nun, Letoia Phthia oyunlarının ve Menderes Nehri'nin isimleri vardır. Tripolis ve çevresi tarih içinde birçok deprem ve savaşlara sahne olmuştur. İ.S. 325 yılında Nikea meclisinde hazır bulunan Lidya piskoposları listesinde Tripolis'in adının geçmesi piskoposluk düzeyinde bir şehir olduğunu göstermektedir.


Tripolis'in Yapıları


Tiyatro: Kent merkezindedir. Grek tiyatrosu gibi araziye uygun olarak Roma tarzında yapılmıştır. Tüm bölümleri harap durumdadır. Yaklaşık 10.000 kişi alabilecek kapasitededir.


Hamam: Tiyatronun yaklaşık 200 m. batısında yer almaktadır. Sur duvarları dışında bulunmaktadır. Dış duvarları kısmen ayaktadır. Tonoz ve kemerli iç kısımlar yıkılmıştır. Bölümleri ise tespit edilebilmektedir. Kalın duvarlarında büyük nişler mevcuttur.


Şehir Binası: Hamamın yaklaşık 150 m. güneyindedir. Sadece temelleri kalmıştır.


Kale ve Surlar: Tripolis Geç Roma ve Bizans Döneminde sur ve kale ile çevrilmiştir. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Tiyatroya bitişik devam eden sur, kentin kuzeyindeki en yüksek tepede kule ile birleşir.


Kule, hem savunmaya hem de gelecek düşman tehlikesini gözetlemeye yöneliktir.



Nekropol: Surun, doğu ve güney yamaçlarındadır. Burada kaya mezarları, podyumlu mezarlar ve lahitler görülmektedir.




COLOSSAE


Denizli İli'nin 25 km. doğusunda, Honaz İlçesi'nin 2 km. kuzeyinde yer almaktadır.
Denizli-Ankara karayolunun 16. km. sinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi'nden Honaz'a giden karayolu, Colossae kentinin içinden geçmektedir.


Antik kent, Honaz (Kadmos) dağının kuzeyinde Aksu Çayının kenarına kurulmuştur. Antik Çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerindedir. Büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir. Ksenophon'a göre Frigyanın 6 büyük şehrinden biridir.


Pers egemenliğinde de parlak çağlarını yaşamıştır. İ.Ö. 2.yy.dan itibaren Hierapolis ve Laodikeia'nın kurulması ile önemini yitirmiştir. İ.S. 1.yy. başlarında Laodikeia ile birlikte yüncülük ve dokumacılıkta çok gelişmiştir. İ.S. 1.yy. da Neron döneminde meydana gelen depremle harap olmuştur.


Geç Roma döneminde Hierapolis ve Laodikeia göçler nedeni ile köy hüviyetine bürünmüştür.
İ.S. 692-787 yıllarında şimdiki Honaz İlçe merkezinin bulunduğu yerde Chonae adıyla kurulan kent nedeni ile tamamen terk edilmiştir. Chonae kentinde St. Michael kilisesinin bulunduğunu eski kaynaklardan öğrenmekteyiz.


Ancak şu anda hiçbir kalıntısı yoktur. Yukarıda tepe üzerinde ise Osmanlı Dönemine ait bir kale kalıntısı mevcuttur.


Colossae antik kentinin kalıntılarına, akropol olan höyük tepesi ile çevresindeki arazilerde rastlanmaktadır. Höyüğün kuzeyindeki bölgede kayaya oyulmuş oda ve ev tipi mezarlar bulunmaktadır.




EUMENEİA

Antik kent, Çivril-Dinar karayolu üzerindeki Işıklı Kasabasının bulunduğu alandadır. Kent Bergama kralı II. Eumenes adına kurulmuştur. Işıklı Kasabasının güney-doğusunda bulunan su kaynağı yakınlarında antik döneme ait izler görülmektedir. Bugün "Sarıbaba Tepesi" olarak adlandırılan dağlık bölgenin üzerindeki düzlük, özellikle Bizans Döneminde kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçlarında Eumeneia'nın nekropolü bulunmaktadır.


HERAKLEİA SALBAKE


Kent, Denizli İli, Tavas İlçesinin 10 km. kuzey batısında bulunan Vakıf Köyü sınırları içindedir. Yerleşim daha çok kuzeydeki su ile çevrili bölgede yoğunluk kazanmaktadır. Herakleia Salbake, antik coğrafyada belirtilen Caria ile Phrygia bölgelerini ayıran Babadağ (Salbake) Sıradağlarının güneyinde bugünkü Tavas Ovasına bakan eteklerinde yer almaktadır. Caria kenti olarak bilinir. Herakleia ile Aphrodisias'ı küçük Tmelos'a (Kırkpınar) Çayı doğal sınır olarak ayırmaktadır. Her iki kentin de nehir tanrısı Tmelos'tur. Herakleia; batısında Aphrodisias, güneyinde Apollonia ve Tabai, güneydoğusunda Sebastopolis ve Kidrama ile yakın ve çağdaş kentler durumundadır.
Kentin ilk kuruluşu hakkında antik kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Önemli yapıları; şehri çevreleyen Roma Dönemi suru ve stadyumdur.


Stadyum: Antik kenti çevreleyen sur ile bugünkü Vakıf Köyünün arasındadır. Doğu-Batı yönünde olan stadyuma ait, yamaçlarda bazı basamaklar görülmektedir. Batı kısmındaki basamaklar ise tamamen tahrip olmuştur.



Herakleia Hieronu

Herakleia Salbake antik kentinin yaklaşık 4 km. doğusunda, bugünkü Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1km. kuzeydoğusunda, Ören Sırtı ve Kocapınar mevkii diye adlandırılan yerlerdir. Salbakos (Babadağ) sırtında yer alan Hieron dikdörtgen prizma şeklindedir.
Dört tarafını plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Buraya; Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler işlenmiştir.





ATTUDA

Attuda (Hisarköy) Denizli İli, Sarayköy İlçe sınırları içerisinde ve ilçenin yaklaşık 17 km güneybatısında yer almaktadır.

Antik dönemde Caria ve Phrygia arasında bir sınır kentidir. Çürüksu Vadisinde bulunan Tripolis ve Laodikeia' yı Aphrodisias' a bağlayan en kısa yol Attuda' dan geçmektedir. Kentin ilk kuruluşu hakkında kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen, Lykos Vadisinde kurulan kentlerle çağdaş olduğu ve Hellenistik Dönemde kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Lykos Vadisindeki kentler ile Aprodisias arasındaki ticarî, ekonomik ve sanatsal bağlantıyı kurmada önemli bir rol oynamıştır.


Doğu ve batıdan gelen iki derenin çevrelediği yüksekçe bir tepe üzerinde kurulan kentin daha çok savunmaya önem verdiği ve ulaşım yolunu kontrolü altında tuttuğu görülmektedir.
Antik kaynaklarda, Attuda' da Men kültü olduğu, bu tanrıya bir tapınak yapılarak ona tapınıldığı, tapınak içinde at üzerinde tanrı Men' e ait heykel olduğu yazılmaktadır. Ayrıca Zeus, Apollon, Dionysos ve Asklepios heykelleri ile Artemis Anaitis kültünün de Attuda'da bulunduğunu antik kaynaklar belirtmektedir. Bu kaynaklarda Men Karou ve Men Arrastos' a ait tapınakta tanrıça Kybele' ye ayrı bir önem verildiğinden bahsedilmektedir.


Antik kentte imparatorluk öncesi ve sonrasında sikke basılmıştır. Sikkelerin bir yüzünde, Attuda yazısı diğer yüzde ise tanrılar ve yöneticilerin portreleri yer almaktadır.


Günümüzde antik kentin bulunduğu alanda Hisarköy yer aldığından yüzeyde herhangi bir kalıntı görmek mümkün değildir. Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait bazı eserler kurulan müze deposunda teşhir edilmektedir.


APOLLONİA SALBACE (Medet Höyüğü)


Apollonia antik kenti ve Medet Höyüğü, Denizli İli, Tavas ilçesinin 7 km batısında düz bir ova üzerinde kurulan Medet Köyü yerleşim alanı içinde yer almaktadır.


Tavas Ovasının en verimli arazileri üzerinde kurulan Apollonia; batıda Tabai yolu ile Karia bölgesine, güneyde Sebastopolis yolu ile Likya bölgesine, doğuda Tavas yolu ile Frigya bölgesine ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir. Apollonia antik kentinin kuruluşu hakkında kesin belgeler bulunmamakla birlikte, höyük buluntuları incelendiği zaman, ilk yerleşimin Tunç çağlarına kadar uzandığı ve kesintisiz olarak devam ettiği görülmektedir.


Kent Apollonia adını Hellenistik Dönemde aldığı, en görkemli dönemini Roma Çağında yaşadığı anlaşılmaktadır. Köy camisinin bulunduğu avlu içinde Hadrianus Dönemine ait Apollon tapınağının temelleri ve yazıtlar vardır. Kentin İ.Ö.1.yy ve İ.S.1.yy arasında kendi adına sikke bastırdığı ve sikkeler üzerinde tanrısal motiflerin yer aldığını görmekteyiz.





TABAİ


Denizli- Muğla karayolunun 78. Km. sinde bulunan Tabai, adından da anlaşılacağı üzere doğal bir kale görünümündedir. Kent büyük İskender'den sonra Anadolu'da kurulan şehir devletleri arasındadır. Tabai Hellenistik Dönemden (Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı) günümüze kadar kesintisiz bir yerleşime sahne olmuştur. Tabai antik dönemde kendi adına sikke bastırmıştır. Önceleri gümüş,daha sonra bronz olarak basılan sikkelerin ön yüzlerinde genellikle Zeus, Apollon, Athena, Herakles ve Dionysos figürleri, arka yüzlerinde ise "TABENON" yazısı ve kenti simgeleyen boğa, bereket boynuzu gibi figürler bulunmaktadır. Günümüze gelen kalıntılar ise; Roma Hamamı ve Osmanlı dönemine ait Cevherpaşa Camii sayılabilir.




DIONYSOPOLİS

Denizli İli Çal İlçesi'nin yaklaşık 8 km. kuzeybatısında bulunan Ortaköy Kasabası yakınındaki Dionysopolis kenti Suriye krallığı "Seleukoslar" döneminde kurulmuş olup daha sonra Bergama Krallığı egemenliğine girmiştir. Bugünkü yüzeyde pek fazla bir kalıntı görülmemektedir.



Apollon Lermenos Tapınağı

Bahadınlar Köyüne 4 km. uzaklıktadır. Menderes Vadisine uzanan tepenin ortasında bulunan tapınak dikdörtgen planlıdır. Yapının temelleri Hellenistik üst bölümleri ise Roma dönemine aittir.

Tapınağın güneyinde görülen bir sıra sütun kaidesinden peripteros planlı olduğu anlaşılmaktadır. Tapınağın batısında bulunan portikonun bir bölümü ayaktadır. Bahadınlar Köyü Camiinde bulunan yazıttan portikonun Domitianus döneminde Apollon Lermenos tapınağı köleleri tarafından yapıldığı ve Apollon'a ithaf edildiği anlaşılmaktadır. Hieron da bulunan heykel kaidelerindeki yazıtlardan buranın çok önemli bir kült merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Kült Apollon Lermenos "Çifte balta" kültüdür.



SEBASTOPOLİS

Sebastopolis, Denizli İli Tavas İlçesi'nin 19 km. güneyinde bulunan Kızılca kasabasının 2 km. doğusunda yer almaktadır. Antik kentin ilk kuruluşu bilinmemekle birlikte yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans Dönemlerine aittir. Kalıntıları: Höyük Tepesi, stadyum ve nekropoldür.



TRAPEZOPOLİS

Trapezopolis, Denizli İli Babadağ İlçesi Bekirler Köyü Boludüzü mevkiinde bulunmaktadır. Antik kentin kuzeyden güneye doğru uzanan düzlük üzerine arazinin coğrafi yapısına göre kurulduğu anlaşılmaktadır. Kalıntılar tamamen toprak altındadır. Yüzeydeki kalıntılar Roma ve Bizans dönemi özellikleri göstermektedir.


SALA

Denizli İli, Güney İlçesindedir. Şimdiki Güney İlçe merkezinin kuzeyindeki düzlükler üzerinde kurulduğu tahmin edilmektedir. Ancak günümüzde hiçbir kalıntıya rastlanmamaktadır.




BEYCESULTAN HÖYÜĞÜ


Denizli İli Çivril İlçesi Menteş Köyü yakınlarında, ilçe merkezine 4 km. uzaklıktadır. Doğu- Batı yönünde uzanan höyük 13 hektarlık bir alanda 25 m. yüksekliğe sahiptir. Arzawa Krallığının başşehrini aramak için gelen ve 1954 yılında Beycesultan höyüğünde kazı çalışmalarına başlayan İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Kazı Ekibi bu çalışmalarını 1959 yılına kadar sürdürmüştür. Bu kazılarda Geç Kalkolitik İlk ve Orta Tunç Çağlarına ait çok sayıda mermer, bronz kemik ve seramik eserler ortaya çıkarılmıştır. Beycesultan Höyüğü kazısından çıkan buluntuların çok azı Anadolu Medeniyetleri Müzesi' nde büyük bir kısmı da Hierapolis Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.



AKHAN


Denizli-Afyon karayolunun 7. km. sinde bulunan han aynı adı taşıyan köyün hemen girişinde yolun sonunda yer almaktadır. Anadolu Selçuklularının Batıdaki son kervansaraylarından olan Akhan, Sultanhanları şemasına uymakla beraber oldukça küçük bir handır.


Hanın iki kitabesi bulunmaktadır. Kapalı olan kısmı 1253 (H.651) yılında avlu ise 1254'te (H.652) tamamlamıştır. Yaptıran Vali Seyfettin Karasungur Bin Abdullah'tır. Simetrik bir plan göstermeyen kervansaray açık ve kapalı bölümlerden oluşmaktadır. Toplam 1100 m² lik bir alan üzerine oturmakta olup kare bir avlu ve derinlemesine dikdörtgen bir holden oluşmaktadır. Kapalı mekân derinlemesine iki sıra paye ile üç sahına ayrılmıştır. Ortada bulunan sahın yan sahınlardan daha geniş ve yüksek tutulmuştur. Üst kısım tonoz ile örtülmüştür. Sivri kemerli niş biçiminde portali basık kemerli giriş kapısı ile yarım metre dışa taşmıştır.


Kapalı mekânın simetrik düzenlemesine karşın avluda asimetrik bir plan karşımıza çıkmaktadır. Avlu girişinin sağ tarafındaki bölümde iki katlı mekânlar, bir eyvan ve iki kapalı birim yer almasına rağmen diğer tarafta revaklar ve kapalı mekana bitişik köşede tonozlu iki mekan yer almaktadır. Hanın avlu portali geometrik ve plastik süslemeleri ile oldukça görkemlidir.




ÇARDAKHAN

Denizli - Afyon karayolunun solunda, Denizli İli Çardak İlçe merkezinin içinde bulunan bu han portali üzerindeki yedi satır kitabesine göre Alaaddin Keykubat zamanında onun azadlı kölesi ve emirlerinden Esededdin Ayaz Bin Abdullah el Şahabi tarafından yaptırılmıştır. 1230 (H.627) yılı Ramazan ayında bitirilmiş ve kitabesine göre "Ribat" olarak yapılmıştır. Doğu batı doğrultusunda inşa edilen han oldukça geniş kare avlusu ve altı bölümü, beş sahından oluşan holü ile sultan hanlarının sadeleşmiş bir benzerini oluşturmaktadır. Kapalı mekân doğu batı ekseninde dikdörtgen planlıdır. Derinlemesine dört sıra halinde ve her bir sırada beşer paye kullanılması ile beş sahın oluşturulmuştur. Kapı aksında bulunan orta sahın yan sahınlardan daha geniş tutulmuştur; bu sahın tonozu diğer sahın tonozlarından yüksektir. Holün süsleme unsurlarını orta sahındaki paye başlıklarının üzerindeki kabartmalar oluşturmaktadır. Devşirme olan bu süslemelerde boğa başı, çift balık ve insan başı motifleri görülür.


Avluya ait beden duvarlarından çok azı ayakta kalmıştır. Burada olması gereken eyvan ve giriş portaline ait herhangi bir iz kalmamıştır. Holün geometrik motiflerden oluşan bordürlerle çevrili beden duvarlarından dışarıya doğru çıkıntı yapan portali ise sade bir kompozisyon oluşturmaktadır. Kitabenin her iki yanında birer aslan figürü yer almakta olup bu kompozisyon tipine Selçuklu hanlarında çok sık rastlamaktayız. Portal bordüründe kenarı kırık sekizgenlerin kesişmesinden ortaya çıkan dörtlü düğüm motifleri yer alır. Han Dinar ilçesine bağlı olduğu dönemlerde "HANABAT" ismiyle anılmakta ve Kurtuluş Savaşı sırasında da zahire anbarı olarak kullanıldığını kaynaklardan öğrenmekteyiz.




ÇİVRİLİ DEDEKÖY CAMİİ


Çivril, Emirhisar yolu kenarında ve kasabaya yaklaşık 300 m. uzaklıkta bulanan caminin tarihini belirten herhangi bir kitabeye rastlanmamış olmakla beraber, plan ve malzeme özelliklerinden bunun 13.yy. Beylikler devrine ait olduğu anlaşılmaktadır. Cami tek kubbeli bir plan göstermektedir. Yapı malzemesi olarak Roma dönemine ait devşirme malzemenin de bolca kullanıldığı caminin içinde süsleme olarak görülebilen sadece kubbe kemerlerindeki palmet dizileridir. Caminin kuzey-doğu köşesinde bulunan minarenin külah kısmı bugün mevcut değildir. Gövdesinde de oldukça büyük çatlaklar oluşmuştur. Türbe ise caminin yaklaşık 5 m. uzağında tek mekânlı bir yapıdır. İçinde kime ait olduğu bilinmeyen dört adet mezar bulunmaktadır. Bu yapı topluluğu gerek 13.yy. Beylikler devri mimarisini, gerekse bünyesindeki devşirme malzemeler ile iki kültürü yansıtması bakımından önemlidir.




ACIPAYAM YAZIR CAMİİ


Cami, giriş kapısı üzerinde bulunan kitabesine göre, Hacı Ömer Efendi adında bir zat tarafından 1801 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen olan cami, altısı müstakil on adet ahşap sütun ile mihrap aksında üç sahına ayrılmıştır. Cami, mimari ve süsleme özellikleri ile 13.yy. ağaç direkli Selçuklu camilerini hatırlatmaktadır. Süslemesi bakımından oldukça zengin ve değişik bir durum gösteren caminin duvarları içeride, üç sıra panolar halinde resimlerle süslenmiştir. Yer yer perspektifin denendiği bu resimlerde minyatür üslubu ağırlığını hissettirmektedir. Resimlerin panolar halinde duvar yüzeylerine çizilişlerinde gösterişten kaçınıldığı ve daha ferahlatıcı bir atmosfer yaratılmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Bu resimlerde özellikle cami, natürmort, bitki ve ağaç motiflerine yer verilmiştir. Ayrıca caminin tavanı da çıtalarla küçük karelere ayrılmış ve bu kareler, belirli aralıklarla serpiştirilmiş bitki motifleriyle süslenmiştir.



ÇİVRİL SAVRAN CAMİİ


Çivril İlçesine 5 km. uzaklıkta bulunan cami, giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre "Ömer Ağa" adında bir kişi tarafından 1882 yılında yaptırılmıştır. İki mekânlı caminin ibadet mekânı derinlemesine üç sahına ayrılmıştır. Dikdörtgen planlı son cemaat yeri ile birlikte dış cepheleri bakımından oldukça sade bir mimarî üslup göstermektedir. Dıştaki bu sade görünümüne karşılık ibadet mekânı ve son cemaat yeri duvarlarında oldukça zengin bir süsleme dikkati çekmektedir. Duvarların yüzeyleri sivri kemerlerle belirtilerek, bu kemerlerin içlerine değişik kompozisyonlar yerleştirilmiştir. Stilize bitkisel motifler, cami motifi ve meyve motifleri görülebilen resim örneklerindendir. 18. ve 19.yy. Osmanlı mimarisinde ve özelikle Anadolu'da moda haline gelen duvarları resimli camilerden ilimizde ayakta kalabilen birkaç örnekten birisidir.



GÜNEY ŞELALESİ


Güney Şelalesi, Denizli İli, Güney İlçesi, Cindere Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Güney İlçesinin yaklaşık 4 km. güneyinden geçen Menderes Nehrinin kenarındadır. Şelale doğal güzelliği bakımından görülmeye değer yerlerdendir.



SÜLEYMANOĞLU GÖLÜ


Denizli İli, Buldan İlçesi yaylasındadır. Etrafı ormanlarla çevrilidir. Doğal güzelliği bakımından görülmeye değer yerlerdendir.



KALEİÇİ


Denizli merkezinde gezilebilecek yerlerden biri de Kaleiçi adı ile anılan en eski çarşıdır. Yaklaşık 800 metre uzunluğunda ve 1 m. kalınlığında sur duvarları ile çevrilidir. Surların yapılış tarihinin Türklerin Anadolu'ya gelişlerinden önce, Bizans devrinde var olduğu bilinmektedir. Kaleiçindeki yerleşimin, buraya 5 km. uzaklıktaki Laodikeia'nın terk edilmesinden sonra 11. yy. da başladığı bilinmektedir.

0 yorum: